Translation meaning & definition of the word "juggle" into Turkish language
Türk diline "yabancı" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
English⟶Turkish
Juggle
[Oynamak]/ʤəgəl/
noun
1. The act of rearranging things to give a misleading impression
- synonym:
- juggle ,
- juggling
1. Yanıltıcı bir izlenim vermek için şeyleri yeniden düzenleme eylemi
- eşanlamlı:
- oynamak ,
- jonglörlük
2. Throwing and catching several objects simultaneously
- synonym:
- juggle ,
- juggling
2. Aynı anda birkaç nesneyi fırlatmak ve yakalamak
- eşanlamlı:
- oynamak ,
- jonglörlük
verb
1. Influence by slyness
- synonym:
- juggle ,
- beguile ,
- hoodwink
1. Kurnazlık etkisi
- eşanlamlı:
- oynamak ,
- cezbetmek ,
- kapüşon
2. Manipulate by or as if by moving around components
- "Juggle an account so as to hide a deficit"
- synonym:
- juggle
2. Bileşenleri hareket ettirerek veya sanki manipüle ederek
- "Bir açığı gizlemek için bir hesapla uğraşmak"
- eşanlamlı:
- oynamak
3. Deal with simultaneously
- "She had to juggle her job and her children"
- synonym:
- juggle
3. Aynı anda uğraşmak
- "İşini ve çocuklarını hokkabazlık etmek zorunda kaldı"
- eşanlamlı:
- oynamak
4. Throw, catch, and keep in the air several things simultaneously
- synonym:
- juggle
4. Birkaç şeyi aynı anda atın, yakalayın ve havada tutun
- eşanlamlı:
- oynamak
5. Hold with difficulty and balance insecurely
- "The player juggled the ball"
- synonym:
- juggle
5. Zorluklarla tutun ve güvensizce dengeyi sağlayın
- "Oyuncu topu hokkabazlık etti"
- eşanlamlı:
- oynamak
Examples of using
I'm teaching myself to juggle.
Kendime hile yapmayı öğretiyorum.
Tom has been trying to learn how to juggle.
Tom nasıl hokkabazlık yapacağını öğrenmeye çalışıyor.
Tom could hardly keep from laughing when he saw Mary trying to juggle some balls.
Tom Mary'yi top cambazlığı yapmaya çalışırken gördüğünde gülmemek için kendini güçlükle frenledi.