Translation meaning & definition of the word "judge" into Turkish language

noun

1. A public official authorized to decide questions brought before a court of justice

synonym:
• judge
,
• justice
,
• jurist

1. Bir mahkeme önüne getirilen sorulara karar vermeye yetkili bir kamu görevlisi

eşanlamlı:
• yargıç
,
• adalet
,
• hukukçu

2. An authority who is able to estimate worth or quality

synonym:
• evaluator
,
• judge

2. Değer veya kaliteyi tahmin edebilen bir otorite

eşanlamlı:
• değerlendirici
,
• yargıç

verb

1. Determine the result of (a competition)

synonym:
• judge

1. Sonucunu belirlemek (bir yarışma)

eşanlamlı:
• yargıç

2. Form a critical opinion of

• "I cannot judge some works of modern art"

• "How do you evaluate this grant proposal?" "we shouldn't pass judgment on other people"

synonym:
• evaluate
,
• pass judgment
,
• judge

2. Eleştirel bir görüş oluşturmak

• "Modern sanatın bazı eserlerini yargılayamam"

• "Bu hibe teklifini nasıl değerlendiriyorsunuz?" "diğer insanlar hakkında yargıda bulunmamalıyız"

eşanlamlı:
• değerlendirmek
,
• yargılamak
,
• yargıç

3. Judge tentatively or form an estimate of (quantities or time)

• "I estimate this chicken to weigh three pounds"

synonym:
• estimate
,
• gauge
,
• approximate
,
• guess
,
• judge

3. Geçici olarak yargılayın veya bir tahmin oluşturun (miktarlar veya zaman)

• "Bu tavuğun üç kilo ağırlığında olduğunu tahmin ediyorum"

eşanlamlı:
• tahmin etmek
,
• ölçü
,
• yaklaşık
,
• yargıç

4. Pronounce judgment on

• "They labeled him unfit to work here"

synonym:
• pronounce
,
• label
,
• judge

4. Hüküm vermek

• "Onu burada çalışmaya uygun olmayan şekilde etiketlediler"

eşanlamlı:
• telaffuz etmek
,
• etiket
,
• yargıç

5. Put on trial or hear a case and sit as the judge at the trial of

• "The football star was tried for the murder of his wife"

• "The judge tried both father and son in separate trials"

synonym:
• judge
,
• adjudicate
,
• try

5. Duruşmaya çıkın veya bir dava dinleyin ve duruşmada yargıç olarak oturun

• "Futbol yıldızı eşini öldürmekten yargılandı"

• "Hakim, hem baba hem de oğlu ayrı davalarda yargıladı"

eşanlamlı:
• yargıç
,
• hüküm vermek
,
• denemek

Examples of using

Tom appealed to the judge for mercy.

Tom merhamet için hakime seslendi.

Do you think the judge will reverse his decision when he hears the new evidence?

Hakimin yeni kanıtları duyduğunda kararını değiştireceğini düşünüyor musunuz?

Don't judge a book by its cover.

Bir kitabı kapağına göre yorumlama.

Don't judge me too harshly.

Beni çok kaba şekilde yargılama.

I won't judge you.

Seni yargılamayacağım.

The judge sustained the objection.

Hakim itirazı kabul etti.

Don't judge me.

Beni yargılama.

Don't judge a man by the clothes he wears.

Bir kişiyi giydiği giysiden dolayı yargılama.

Who are you to judge?

Kimi yargılayacaksın?

Tom certainly is a poor judge of character.

Tom kesinlikle kötü bir karakter uzmanı.

You can't judge a book by its cover.

Bir insanı görünüşüne göre yargılama.

You shouldn't judge others by how they look.

Diğerlerini görünüşleriyle yargılamamalısın.

We shouldn't judge people by how they look.

İnsanları görünüşleriyle yargılamamalısın.

Tom had the nerve to yell at the judge.

Tom hakime bağıracak kadar sinirliydi.

I try not to judge my friends' decisions.

Arkadaşlarımın kararlarını yargılamamaya çalışırım.

Tom was a judge in an art contest.

Tom bir sanat yarışmasında bir hakemdi.

They appointed a judge.

Onlar bir hakim atadılar.

Don't judge a man by the way he looks.

Bir insanı görüntüsüyle yargılama.

Don't judge people by appearance.

İnsanları görünüşle yargılama.