Translation meaning & definition of the word "isolated" into Turkish language
Türk diline "izole" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
English⟶Turkish
Isolated
[İzole edilmiş]/aɪsəletəd/
adjective
1. Not close together in time
- "Isolated instances of rebellion"
- "A few stray crumbs"
- synonym:
- isolated ,
- stray
1. Zamanla birbirine yakın değil
- "İzolasyonlu isyan örnekleri"
- "Birkaç başıboş kırıntı"
- eşanlamlı:
- izole edilmiş ,
- sapmak
2. Being or feeling set or kept apart from others
- "She felt detached from the group"
- "Could not remain the isolated figure he had been"- sherwood anderson
- "Thought of herself as alone and separated from the others"
- "Had a set-apart feeling"
- synonym:
- detached ,
- isolated ,
- separated ,
- set-apart
2. Başkalarından ayrı olmak veya hissetmek veya onlardan uzak durmak
- "Gruptan kopuk hissetti"
- "Olduğu izole figür olarak kalamadı" - sherwood anderson
- "Kendisini yalnız ve diğerlerinden ayrılmış olarak görüyordu"
- "Bir başlangıç hissi vardı"
- eşanlamlı:
- bağımsız ,
- izole edilmiş ,
- ayrılmış ,
- set apart
3. Marked by separation of or from usually contiguous elements
- "Little isolated worlds, as abruptly disjunct and unexpected as a palm-shaded well in the sahara"- scientific monthly
- synonym:
- disjunct ,
- isolated
3. Genellikle bitişik elemanların ayrılması veya ayrılması ile işaretlenir
- "Küçük izole dünyalar, sahra'da palmiye gölgeli bir kuyu kadar aniden dağılmış ve beklenmedik" - bilimsel aylık
- eşanlamlı:
- ayrı ,
- izole edilmiş
4. Cut off or left behind
- "An isolated pawn"
- "Several stranded fish in a tide pool"
- "Travelers marooned by the blizzard"
- synonym:
- isolated ,
- marooned ,
- stranded
4. Kesilmiş veya geride bırakılmış
- "İzolatlanmış bir piyon"
- "Gelgit havuzunda mahsur kalmış birkaç balık"
- "Gezginler kar fırtınası tarafından bocalandı"
- eşanlamlı:
- izole edilmiş ,
- keskin ,
- sıkışmış
5. Under forced isolation especially for health reasons
- "A quarantined animal"
- "Isolated patients"
- synonym:
- isolated ,
- quarantined
5. Özellikle sağlık nedenleriyle zorla tecrit altında
- "Karantinaya alınmış bir hayvan"
- "Izole hastalar"
- eşanlamlı:
- izole edilmiş ,
- karantinaya alındı
6. Remote and separate physically or socially
- "Existed over the centuries as a world apart"
- "Preserved because they inhabited a place apart"- w.h.hudson
- "Tiny isolated villages remote from centers of civilization"
- "An obscure village"
- synonym:
- apart(p) ,
- isolated ,
- obscure
6. Fiziksel veya sosyal olarak uzak ve ayrı
- "Yüzyıllar boyunca ayrı bir dünya olarak var oldu"
- "Ayrı bir yerde yaşadıkları için korundular"- w.h.hudson
- "Medeniyet merkezlerinden uzak küçük izole köyler"
- "Belirsiz bir köy"
- eşanlamlı:
- apart(p) ,
- izole edilmiş ,
- belirsiz
Examples of using
We've isolated the problem.
Biz sorunu izole ettik.
I felt isolated.
Dışlanmış hissettim.
He is always isolated from his fellow workers.
O her zaman iş arkadaşlarından izole edilmiştir.