Translation meaning & definition of the word "involve" into Turkish language
Türk diline "işaret" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
English⟶Turkish
Involve
[Dahil etmek]/ɪnvɑlv/
verb
1. Connect closely and often incriminatingly
- "This new ruling affects your business"
- synonym:
- involve ,
- affect ,
- regard
1. Yakından ve sıklıkla suçlayıcı bir şekilde bağlanın
- "Bu yeni karar işinizi etkiliyor"
- eşanlamlı:
- içermek ,
- etkilemek ,
- dikkate almak
2. Engage as a participant
- "Don't involve me in your family affairs!"
- synonym:
- involve
2. Katılımcı olarak katılın
- "Beni aile işlerine bulaştırma!"
- eşanlamlı:
- içermek
3. Have as a necessary feature
- "This decision involves many changes"
- synonym:
- imply ,
- involve
3. Gerekli bir özellik olarak
- "Bu karar birçok değişiklik içeriyor"
- eşanlamlı:
- kastetmek ,
- içermek
4. Require as useful, just, or proper
- "It takes nerve to do what she did"
- "Success usually requires hard work"
- "This job asks a lot of patience and skill"
- "This position demands a lot of personal sacrifice"
- "This dinner calls for a spectacular dessert"
- "This intervention does not postulate a patient's consent"
- synonym:
- necessitate ,
- ask ,
- postulate ,
- need ,
- require ,
- take ,
- involve ,
- call for ,
- demand
4. Yararlı, adil veya uygun olarak gerektirir
- "Onun yaptığını yapmak sinir gerektirir"
- "Başarı genellikle sıkı çalışmayı gerektirir"
- "Bu iş çok sabır ve beceri ister"
- "Bu pozisyon çok fazla kişisel fedakarlık gerektiriyor"
- "Bu akşam yemeği muhteşem bir tatlıyı çağırıyor"
- "Bu müdahale hastanın rızasını önermez"
- eşanlamlı:
- gerektirmek ,
- sormak ,
- talep etmek ,
- ihtiyaç ,
- almak ,
- içermek ,
- çağırmak ,
- talep
5. Contain as a part
- "Dinner at joe's always involves at least six courses"
- synonym:
- involve
5. Parçası olarak içermek
- "Joe'nun akşam yemeği her zaman en az altı ders içerir"
- eşanlamlı:
- içermek
6. Occupy or engage the interest of
- "His story completely involved me during the entire afternoon"
- synonym:
- involve
6. İlgisini çekmek veya meşgul etmek
- "Onun hikayesi bütün öğleden sonra beni tamamen ilgilendirdi"
- eşanlamlı:
- içermek
7. Make complex or intricate or complicated
- "The situation was rather involved"
- synonym:
- involve
7. Karmaşık veya karmaşık veya karmaşık olun
- "Durum oldukça karışmıştı"
- eşanlamlı:
- içermek
Examples of using
I didn't want to involve Tom.
Tom'u karıştırmak istemiyordum.
This doesn't involve you, Tom.
Bu seni bağlamıyor, Tom.
This doesn't involve you.
Sizinle bir ilgisi yok.