Translation meaning & definition of the word "interested" into Turkish language

adjective

1. Having or showing interest

• Especially curiosity or fascination or concern

• "An interested audience"

• "Interested in sports"

• "Was interested to hear about her family"

• "Interested in knowing who was on the telephone"

• "Interested spectators"

synonym:
• interested

1. Ilgi göstermek veya göstermek

• Özellikle merak, hayranlık veya endişe

• "Ilgilenen bir izleyici"

• "Sporla ilgilenmek"

• "Ailesini duymak istiyordu"

• "Telefonda kimin olduğunu bilmekle ilgileniyorum"

• "Ilgili seyirciler"

eşanlamlı:
• ilgilenen

2. Involved in or affected by or having a claim to or share in

• "A memorandum to those concerned"

• "An enterprise in which three men are concerned"

• "Factors concerned in the rise and fall of epidemics"

• "The interested parties met to discuss the business"

synonym:
• concerned
,
• interested

2. Dahil olmak veya etkilenmek veya hak talebinde bulunmak veya paylaşmak

• "Ilgilenenler için bir muhtıra"

• "Üç adamın ilgilendiği bir girişim"

• "Salgınların yükselişi ve düşüşüyle ilgili faktörler"

• "İlgili taraflar işi görüşmek üzere bir araya geldi"

eşanlamlı:
• kaygılı
,
• ilgilenen

Examples of using

Tom is probably more interested in Mary than you are.

Tom muhtemelen Mary ile senin ilgilendiğinden daha çok ilgileniyor.

Tom is probably more interested in Mary than in you.

Tom muhtemelen senden daha çok Mary ile ilgileniyor.

You might be interested in this.

Bununla ilgilenebilirsiniz.

I'm not interested in what Tom thinks.

Tom'un düşündüğüyle ilgilenmiyorum.

I'm not interested in that kind of movie.

Bu tür filmle ilgilenmiyorum.

I'm not interested in going to any museums today.

Bugün bir müzeye gitmekle ilgilenmiyorum.

Tom said you might be interested in this book.

Tom bu kitapla ilgilenebileceğini söyledi.

Why aren't you interested?

Neden ilgilenmiyorsun?

Tom wouldn't be interested in Mary.

Tom Mary ile ilgilenmezdi.

Tom wouldn't be interested in this job.

Tom bu işle ilgilenmedi.

I thought you might be interested in this.

Bununla ilgilenebileceğini düşündüm.

I think you'll be interested in this.

Bence bu ilginizi çekecek.

I think you'll be interested in this.

Bence bu ilgini çekecek.

I'm interested in French.

Fransızcaya ilgi duyuyorum.

Tom is very interested in French.

Tom Fransızcayla çok ilgileniyor.

I never realized Tom was interested in French.

Tom'un Fransızcayla ilgilendiğini hiç farketmedim.

I'm more interested in spoken French than in written French.

Konuşulan Fransızcayla yazılan Fransızcadan daha çok ilgileniyorum.

I've become very interested in ancient art.

Antik sanatla çok ilgilendim.

I'm not interested in him. He's just a friend.

Onunla ilgilenmiyorum. O sadece bir arkadaş.

I don't know if she's interested in me.

Onun benimle ilgilenip ilgilenmediğini bilmiyorum.