Translation meaning & definition of the word "intention" into Turkish language

noun

1. An anticipated outcome that is intended or that guides your planned actions

• "His intent was to provide a new translation"

• "Good intentions are not enough"

• "It was created with the conscious aim of answering immediate needs"

• "He made no secret of his designs"

synonym:
• purpose
,
• intent
,
• intention
,
• aim
,
• design

1. Planlanan eylemlerinizi hedefleyen veya yönlendiren beklenen bir sonuç

• "Niyeti yeni bir çeviri sağlamaktı"

• "İyi niyetler yeterli değildir"

• "Acil ihtiyaçlara cevap verme bilinçli amacı ile yaratılmıştır"

• "Tasarımlarını sır olarak saklamadı"

eşanlamlı:
• amaç
,
• niyet
,
• hedef
,
• dizayn

2. (usually plural) the goal with respect to a marriage proposal

• "His intentions are entirely honorable"

synonym:
• intention

2. (genellikle çoğul) bir evlilik teklifi ile ilgili amaç

• "Niyeti tamamen onurludur"

eşanlamlı:
• niyet

3. An act of intending

• A volition that you intend to carry out

• "My intention changed once i saw her"

synonym:
• intention

3. Niyet etme eylemi

• Gerçekleştirmeyi düşündüğünüz bir istek

• "Onu gördüğümde niyetim değişti"

eşanlamlı:
• niyet

Examples of using

Tom has no intention of letting his son travel by himself.

Tom'un oğlunun tek başına seyahat etmesine izin vermeye niyeti yok.

I have no intention of doing that.

Onu yapmaya niyetim yok.

I have no intention of apologizing to Tom.

Tom'a özür dilemeye niyetim yok.

It was not my intention to hurt your feelings.

Benim amacım duygularını incitmek değildi

Tom had no intention of giving Mary any money.

Tom'un Mary'ye para vermeye hiç niyeti yoktu.

Tom had no intention of giving up.

Tom'un vazgeçmeye niyeti yoktu.

Tom had no intention of going there by himself.

Tom'un tek başına oraya gitmeye niyeti yoktu.

Tom had no intention of quitting.

Tom'un vazgeçmeye niyeti yoktu.

Tom has no intention of going to Mary's wedding.

Tom'un Mary'nin düğününe gitmeye niyeti yok.

Tom had no intention of ever seeing Mary again.

Tom'un asla Mary'yi tekrar görmeye niyeti yoktu.

Tom had no intention on waiting until Mary got back.

Tom'un Mary geri dönünceye kadar beklemeye niyeti yoktu.

Tom had no intention of quarreling with Mary.

Tom'un Mary ile tartışmaya niyeti yoktu.

Tom has no intention of apologizing to Mary.

Tom'un Mary'den özür dilemeye niyeti yok.

Tom announced his intention to run for class president.

Tom sınıf başkanlığı için adaylığını koyma niyetini açıkladı.

Tom came to France with the intention of studying French.

Tom Fransızca öğrenme niyetiyle Fransaya geldi.

Tom has no intention of going there by himself.

Tom'un oraya tek gitmeye niyeti yok.

Tom has no intention of staying in Boston for the rest of his life.

Tom hayatının geriye kalan kısmında Boston'da kalmaya niyeti yok.

I have no intention of going there by myself.

Oraya tek başıma gitmeye hiç niyetim yok.

I have no intention of meddling in your affairs.

İşlerine karışmaya niyetim yok.

I have no intention of asking him.

Ona sormaya niyetim yok.