Translation meaning & definition of the word "innocent" into Turkish language
Türk diline "masum" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
English⟶Turkish
Innocent
[Günahsız]/ɪnəsənt/
noun
1. A person who lacks knowledge of evil
- synonym:
- innocent ,
- inexperienced person
1. Kötülük bilgisinden yoksun bir insan
- eşanlamlı:
- masum ,
- deneyimsiz kimse
adjective
1. Free from evil or guilt
- "An innocent child"
- "The principle that one is innocent until proved guilty"
- synonym:
- innocent ,
- guiltless ,
- clean-handed
1. Kötülükten veya suçluluktan arınmış
- "Masum bir çocuk"
- "Suçlu olduğu kanıtlanana kadar masum olduğu ilkesi"
- eşanlamlı:
- masum ,
- suçsuz ,
- temiz
2. Lacking intent or capacity to injure
- "An innocent prank"
- synonym:
- innocent ,
- innocuous
2. Yaralanma niyeti veya kapasitesi yok
- "Masum bir şaka"
- eşanlamlı:
- masum ,
- zararsız
3. Free from sin
- synonym:
- impeccant ,
- innocent ,
- sinless
3. Günahtan arınmış
- eşanlamlı:
- kusursuz ,
- masum ,
- günahsız
4. Lacking in sophistication or worldliness
- "A child's innocent stare"
- "His ingenuous explanation that he would not have burned the church if he had not thought the bishop was in it"
- synonym:
- innocent ,
- ingenuous
4. Sofistike veya dünyevilikten yoksun
- "Bir çocuğun masum bakışları"
- "Piskoposun içinde olduğunu düşünmeseydi kiliseyi yakmayacağını gösteren içten açıklaması"
- eşanlamlı:
- masum ,
- içten
5. Not knowledgeable about something specified
- "American tourists wholly innocent of french"
- "A person unacquainted with our customs"
- synonym:
- innocent(p) ,
- unacquainted(p)
5. Belirtilen bir şey hakkında bilgili değil
- "Amerikalı turistler tamamen fransız masum"
- "Göreneklerimizden habersiz bir kişi"
- eşanlamlı:
- masum(p) ,
- tanınmayan(p)
6. Completely wanting or lacking
- "Writing barren of insight"
- "Young recruits destitute of experience"
- "Innocent of literary merit"
- "The sentence was devoid of meaning"
- synonym:
- barren ,
- destitute ,
- devoid ,
- free ,
- innocent
6. Tamamen eksik veya eksik
- "Görüş kısırlığı yazmak"
- "Genç, deneyimsiz birini işe alır"
- "Edebiyat değerinin masumiyeti"
- "Cümle anlamdan yoksundu"
- eşanlamlı:
- boş ,
- mahrum ,
- yoksun ,
- bedava ,
- masum
7. (used of things) lacking sense or awareness
- "Fine innocent weather"
- synonym:
- innocent
7. (şeylerin kullanımı) duyu veya farkındalıktan yoksun
- "İnce masum bir hava"
- eşanlamlı:
- masum
Examples of using
Tom convinced me that Mary was innocent.
Tom Mary'nin masum olduğuna beni ikna etti.
Tom was an innocent bystander.
Tom masum bir görgü tanığı.
He was innocent.
O masumdu.