Translation meaning & definition of the word "incline" into Turkish language
Türk diline "incline" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
Incline
[Eğilmek]noun
1. An elevated geological formation
- "He climbed the steep slope"
- "The house was built on the side of a mountain"
- synonym:
- slope ,
- incline ,
- side
1. Yüksek jeolojik oluşum
- "Dik yokuşa tırmandı"
- "Ev bir dağın kenarına inşa edildi"
- eşanlamlı:
- eğim ,
- eğilmek ,
- taraf
2. An inclined surface connecting two levels
- synonym:
- ramp ,
- incline
2. İki seviyeyi birbirine bağlayan eğimli bir yüzey
- eşanlamlı:
- rampa ,
- eğilmek
verb
1. Have a tendency or disposition to do or be something
- Be inclined
- "She tends to be nervous before her lectures"
- "These dresses run small"
- "He inclined to corpulence"
- synonym:
- tend ,
- be given ,
- lean ,
- incline ,
- run
1. Bir şey yapma veya olma eğilimi veya eğilimi var
- Meyletmek
- "O derslerinden önce gergin olma eğilimindedir"
- "Bu elbiseler küçük"
- "Şehvete meyletti"
- eşanlamlı:
- yönelmek ,
- verilmek ,
- yalın ,
- eğilmek ,
- koşmak
2. Bend or turn (one's ear) towards a speaker in order to listen well
- "He inclined his ear to the wise old man"
- synonym:
- incline
2. İyi dinlemek için bir hoparlöre doğru bükün veya çevirin (birinin kulağı)
- "Kulağını bilge yaşlı adama doğru eğdi"
- eşanlamlı:
- eğilmek
3. Lower or bend (the head or upper body), as in a nod or bow
- "She inclined her head to the student"
- synonym:
- incline
3. Bir baş veya yayda olduğu gibi alt veya bükülme (baş veya üst gövde)
- "Kafasını öğrenciye doğru eğdi"
- eşanlamlı:
- eğilmek
4. Be at an angle
- "The terrain sloped down"
- synonym:
- slope ,
- incline ,
- pitch
4. Açısı olmak
- "Arazi eğildi"
- eşanlamlı:
- eğim ,
- eğilmek ,
- basamak
5. Feel favorably disposed or willing
- "She inclines to the view that people should be allowed to expres their religious beliefs"
- synonym:
- incline
5. Olumlu bir şekilde elden çıkarılmış veya istekli hissedin
- "İnsanların dini inançlarını dışa vurmalarına izin verilmesi gerektiği görüşüne eğiliyor"
- eşanlamlı:
- eğilmek
6. Make receptive or willing towards an action or attitude or belief
- "Their language inclines us to believe them"
- synonym:
- dispose ,
- incline
6. Bir eylem, tutum veya inanca karşı alıcı veya istekli olun
- "Onların dili bizi onlara inanmaya teşvik ediyor"
- eşanlamlı:
- elden çıkarmak ,
- eğilmek