Translation meaning & definition of the word "inclination" into Turkish language
Türk diline "inclination" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
Inclination
[Eğiklik]noun
1. An attitude of mind especially one that favors one alternative over others
- "He had an inclination to give up too easily"
- "A tendency to be too strict"
- synonym:
- inclination ,
- disposition ,
- tendency
1. Özellikle bir alternatifi diğerlerine göre tercih eden bir zihin tutumu
- "Çok kolay pes etme eğilimi vardı"
- "Çok katı olma eğilimi"
- eşanlamlı:
- eğim ,
- tahsis ,
- eğilim
2. (astronomy) the angle between the plane of the orbit and the plane of the ecliptic stated in degrees
- synonym:
- inclination ,
- inclination of an orbit
2. (astronomi) yörünge düzlemi ile ekliptik düzlemi arasındaki açı derece cinsinden belirtilir
- eşanlamlı:
- eğim ,
- bir yörüngenin eğimi
3. (geometry) the angle formed by the x-axis and a given line (measured counterclockwise from the positive half of the x-axis)
- synonym:
- inclination ,
- angle of inclination
3. (geometri) x-ekseni ve belirli bir çizginin oluşturduğu açı (x-ekseni pozitif yarısından saat yönünün tersine ölçülür)
- eşanlamlı:
- eğim ,
- eğim açısı
4. (physics) the angle that a magnetic needle makes with the plane of the horizon
- synonym:
- dip ,
- angle of dip ,
- magnetic dip ,
- magnetic inclination ,
- inclination
4. (fizik) bir manyetik iğnenin ufuk düzlemi ile yaptığı açı
- eşanlamlı:
- batırmak ,
- yatma açısı ,
- manyetik daldırma ,
- manyetik eğim ,
- eğim
5. That toward which you are inclined to feel a liking
- "Her inclination is for classical music"
- synonym:
- inclination
5. Bir beğeni hissetmeye meyilli olduğunuz şey
- "Eğilimi klasik müzik içindir"
- eşanlamlı:
- eğim
6. The property possessed by a line or surface that departs from the vertical
- "The tower had a pronounced tilt"
- "The ship developed a list to starboard"
- "He walked with a heavy inclination to the right"
- synonym:
- tilt ,
- list ,
- inclination ,
- lean ,
- leaning
6. Dikeyden ayrılan bir çizgi veya yüzeyin sahip olduğu özellik
- "Kulenin belirgin bir eğimi vardı"
- "Gemi sancak için bir liste geliştirdi"
- "Sağda ağır bir eğimle yürüdü"
- eşanlamlı:
- eğim ,
- liste ,
- yalın ,
- eğilme
7. A characteristic likelihood of or natural disposition toward a certain condition or character or effect
- "The alkaline inclination of the local waters"
- "Fabric with a tendency to shrink"
- synonym:
- tendency ,
- inclination
7. Belirli bir duruma veya karaktere veya etkiye doğru karakteristik bir olasılık veya doğal eğilim
- "Yerel suların alkali eğilimi"
- "Büzülme eğilimi olan kumaş"
- eşanlamlı:
- eğilim ,
- eğim
8. The act of inclining
- Bending forward
- "An inclination of his head indicated his agreement"
- synonym:
- inclination ,
- inclining
8. Eğilme eylemi
- Öne eğme
- "Başının eğimi anlaşmasını gösterdi"
- eşanlamlı:
- eğim ,
- eğme