I get the impression that you aren't telling the truth.
doğruyu söylemediğin izlenimine kapılıyorum.
I got the impression Tom wasn't having any fun.
Tom'un hiç eğlenmediği izlenimini edindim.
I got the impression Tom wanted to be alone.
Tom'un yalnız kalmak istediği izlenimini edindim.
Tom certainly gave the impression that he wasn't planning on being there tomorrow.
Tom kesinlikle yarın orada olmayı planlamadığı izlenimini verdi.
Tom certainly gives the impression that he doesn't know what he's doing.
Tom kesinlikle ne yaptığını bilmediği izlenimini veriyor.
Today's Beijing has given me a very deep impression and aroused my curiosity.
Bugünkü Pekin bende çok derin bir izlenim bıraktı ve merakımı uyandırdı.
What you said left a deep impression on me.
Söylediklerin bende derin bir etki bıraktı.
The staff in that restaurant gave us a very good impression.
O restorandaki personel bize çok iyi bir izlenim verdi.
That day left a deep impression on me.
O gün bende derin bir etki bıraktı.
My impression of this government is that they need a more forceful economic policy, otherwise they'll encounter large problems in the future.
Bu hükümetle ilgili izlenimim, daha güçlü bir ekonomi politikasına ihtiyaçları olduğu yönünde, aksi takdirde gelecekte büyük sorunlarla karşılaşacaklar.
What's your impression of that person like?
O kişi hakkındaki izlenimin nasıl?
My impression of America is very good.
Amerika hakkındaki izlenimim çok iyi.
What's your impression of China?
Çin hakkındaki izleniminiz nedir?
What is your impression of America?
Amerika hakkındaki izleniminiz nedir?
He made a favorable impression on his bank manager.
Banka müdürü üzerinde olumlu bir izlenim bıraktı.
A friend I went with on our first trip abroad had his wallet pickpocketed. I don't think it left a very good impression.
İlk yurt dışı seyahatimizde birlikte gittiğim bir arkadaşımın cüzdanı yankesiciydi. Çok iyi bir izlenim bıraktığını sanmıyorum.
He made a vivid impression.
Canlı bir izlenim bıraktı.
I have the impression that he knows the secret.
Sırrı bildiği izlenimine kapılıyorum.
I'll take an impression of your teeth.
Dişlerinin bir izlenimini alacağım.
My first impression of him proved to be correct.
Onunla ilgili ilk izlenimimin doğru olduğu ortaya çıktı.