Translation meaning & definition of the word "hunger" into Turkish language

noun

1. A physiological need for food

• The consequence of food deprivation

synonym:
• hunger
,
• hungriness

1. Fizyolojik gıda ihtiyacı

• Gıda yoksunluğunun sonucu

eşanlamlı:
• açlık

2. Strong desire for something (not food or drink)

• "A thirst for knowledge"

• "Hunger for affection"

synonym:
• hunger
,
• hungriness
,
• thirst
,
• thirstiness

2. Bir şey için güçlü arzu (yiyecek veya içecek değil)

• "Bilgi için bir susuzluk"

• "Aşk için açlık"

eşanlamlı:
• açlık
,
• susuzluk

verb

1. Feel the need to eat

synonym:
• hunger

1. Yemek yeme ihtiyacını hissetmek

eşanlamlı:
• açlık

2. Have a craving, appetite, or great desire for

synonym:
• crave
,
• hunger
,
• thirst
,
• starve
,
• lust

2. Bir özlem, iştah veya büyük bir arzu var

eşanlamlı:
• arzulamak
,
• açlık
,
• susuzluk
,
• açlıktan ölmek
,
• arzu

3. Be hungry

• Go without food

• "Let's eat--i'm starving!"

synonym:
• starve
,
• hunger
,
• famish

3. Aç olmak

• Yemeksiz gitmek

• "Yemek yiyelim, açlıktan ölüyorum!"

eşanlamlı:
• açlıktan ölmek
,
• açlık
,
• meşhur

Examples of using

Tom died of hunger.

Tom açlıktan öldü.

Because of hunger and fatigue, the dog finally died.

Açlıktan ve yorgunluktan dolayı, köpek sonunda öldü.

In some places, people died of hunger.

Bazı yerlerde, insanlar açlıktan öldü.

Soon, their hunger turned to anger.

Kısa sürede, açlıkları öfkeye dönüştü.

Many died of hunger and disease.

Birçok insan açlıktan ve hastalıktan öldü.

I'm dying of hunger.

Açlıktan ölüyorum.

The old man died from hunger.

Yaşlı adam açlıktan ölüyordu.

Many of the workers died of hunger.

İşçilerin çoğu açlıktan öldüler.

The refugees struggled against hunger.

Mülteciler açlığa karşı mücadele ettiler.

They are suffering from hunger.

Onlar açlık çekiyorlar.

Some people in the world suffer from hunger.

Dünyada bazı insanlar, açlıktan çeker.

He satisfied his hunger with a sandwich and milk.

Bir sandviç ve sütle açlığını giderdi.

The beggar was dizzy with hunger and fatigue.

Dilencinin açlık ve yorgunluktan başı dönüyordu.

I have hunger pangs.

Açlık sancım var.

He was crying with hunger.

Açlıktan ağlıyordu.

The meal satisfied his hunger.

Yemek onun açlığını tatmin etti.

The animal died from hunger.

Hayvan açlıktan öldü.

Tom satisfied his hunger by eating some sandwiches.

Tom birkaç sandviç yiyerek açlığını tatmin etti.

Thousands of people died of hunger.

Binlerce insan açlıktan öldü.