Lingvanex Tranalator

Translator for


translation app

Lingvanex - your universal translation app

Translator for

Download For Free

Translation meaning & definition of the word "hear" into Turkish language

Türk diline "duymak" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı

EnglishTurkish

Hear

[Duymak]
/hir/

verb

1. Perceive (sound) via the auditory sense

    synonym:
  • hear

1. İşitsel duyu aracılığıyla algılayın (ses)

    eşanlamlı:
  • duymak

2. Get to know or become aware of, usually accidentally

  • "I learned that she has two grown-up children"
  • "I see that you have been promoted"
    synonym:
  • learn
  • ,
  • hear
  • ,
  • get word
  • ,
  • get wind
  • ,
  • pick up
  • ,
  • find out
  • ,
  • get a line
  • ,
  • discover
  • ,
  • see

2. Genellikle kazara tanımak veya farkında olmak

  • "İki yetişkin çocuğu olduğunu öğrendim"
  • "Teşvik edildiğini görüyorum"
    eşanlamlı:
  • öğrenmek
  • ,
  • duymak
  • ,
  • haber almak
  • ,
  • kulağına gelmek
  • ,
  • kaldırmak
  • ,
  • sınır koymak
  • ,
  • keşfetmek
  • ,
  • görmek

3. Examine or hear (evidence or a case) by judicial process

  • "The jury had heard all the evidence"
  • "The case will be tried in california"
    synonym:
  • hear
  • ,
  • try

3. Adli süreçle inceleyin veya duyun (delil veya dava)

  • "Jüri bütün kanıtları duymuştu"
  • "Dava kaliforniya'da yargılanacak"
    eşanlamlı:
  • duymak
  • ,
  • denemek

4. Receive a communication from someone

  • "We heard nothing from our son for five years"
    synonym:
  • hear

4. Birinden bir iletişim alın

  • "Beş yıldır oğlumuzdan hiçbir şey duymadık"
    eşanlamlı:
  • duymak

5. Listen and pay attention

  • "Listen to your father"
  • "We must hear the expert before we make a decision"
    synonym:
  • listen
  • ,
  • hear
  • ,
  • take heed

5. Dinleyin ve dikkat edin

  • "Babanı dinle"
  • "Bir karar vermeden önce uzmanı dinlemeliyiz"
    eşanlamlı:
  • dinlemek
  • ,
  • duymak
  • ,
  • aldırış etmek

Examples of using

Tom leaned in close so he could hear better.
Tom daha iyi duyabilmek için yakın eğildi.
Tom had his ear pressed to the door, trying to hear what was going on in next room.
Tom kulağını kapıya bastırdı, bitişik odada neler olduğunu duymaya çalıştı.
Tom didn't hear his name being called.
Tom adının çağrıldığını duymadı.