Translation meaning & definition of the word "hardly" into Turkish language

adverb

1. Only a very short time before

• "They could barely hear the speaker"

• "We hardly knew them"

• "Just missed being hit"

• "Had scarcely rung the bell when the door flew open"

• "Would have scarce arrived before she would have found some excuse to leave"- w.b.yeats

synonym:
• barely
,
• hardly
,
• just
,
• scarcely
,
• scarce

1. Çok kısa bir süre önce

• "Konuşanı zar zor duyabiliyorlardı"

• "Onları neredeyse hiç tanımıyorduk"

• "Sadece vurulmayı kaçırdım"

• "Kapı açıldığında zili neredeyse çalmıyordu"

• "Bırakmak için bir bahane bulmadan az gelirdi" - w.b.yeats

eşanlamlı:
• zar zor
,
• neredeyse
,
• az önce
,
• neredeyse hiç
,
• kıt

2. Almost not

• "He hardly ever goes fishing"

• "He was hardly more than sixteen years old"

• "They scarcely ever used the emergency generator"

synonym:
• hardly
,
• scarcely

2. Neredeyse değil

• "Neredeyse hiç balık tutmaya gitmez"

• "On altı yaşından daha büyük değildi"

• "Acil durum jeneratörünü neredeyse hiç kullanmadılar"

eşanlamlı:
• neredeyse
,
• neredeyse hiç

Examples of using

Tom hardly ever relies on other people's help.

Tom diğer insanların yardımına neredeyse hiç güvenmez.

Tom hardly ever relies on other people for help.

Tom yardım için diğer insanlara neredeyse hiç güvenmez.

Tom could hardly make himself understood in French.

Tom Fransızca olarak güçlükle meramını anlatabildi.

Tom can hardly support himself on his salary.

Tom maaşıyla güçlükle geçinebiliyor.

You're hardly ever here anymore.

Artık neredeyse hiç burada değilsin.

You'll hardly recognize Tom the next time you see him.

Onu bir dahaki görüşünde Tom'u güçlükle tanıyacaksın.

We hardly know each other.

Birbirimizi neredeyse tanımıyoruz.

I can hardly wait until tomorrow.

Yarına kadar bekleyemem.

He hardly talks at all.

Nerdeyse hiç konuşmuyor.

She hardly talks at all.

Nerdeyse hiç konuşmuyor.

I have hardly any French books.

Hemen hemen hiç Fransızca kitabım yok.

Tom can hardly speak any French.

Tom neredeyse hiç Fransızca konuşamaz.

Tom can hardly speak French at all.

Tom neredeyse hiç Fransızca konuşamaz.

Unfortunately, I hardly speak any French.

Ne yazık ki, neredeyse hiç Fransızca konuşmam.

Tom could hardly speak French at all when I first met him.

Onunla ilk karşılaştığımda Tom neredeyse hiç Fransızca konuşamadı.

I hardly knew Tom.

Tom'u güçlükle tanıdım.

I've hardly had any time with Tom.

Tom'la birlikte neredeyse hiç zamanım olmadı.

I hardly remember Tom.

Mary'yi güçlükle hatırlıyorum.

I hardly recognized Tom.

Tom'u güçlükle tanıdım.