Translation meaning & definition of the word "hanging" into Turkish language

noun

1. Decoration that is hung (as a tapestry) on a wall or over a window

• "The cold castle walls were covered with hangings"

synonym:
• hanging
,
• wall hanging

1. Bir duvara veya bir pencerenin üzerine (goblen olarak) asılan dekorasyon

• "Soğuk kale duvarları asmalarla kaplıydı"

eşanlamlı:
• asılı
,
• duvar asılı

2. A form of capital punishment

• Victim is suspended by the neck from a gallows or gibbet until dead

• "In those days the hanging of criminals was a public entertainment"

synonym:
• hanging

2. Bir tür ölüm cezası

• Kurban, darağacından veya gibbetten ölünceye kadar boynundan asılır

• "O günlerde suçluların asılması bir kamu eğlencesiydi"

eşanlamlı:
• asılı

3. The act of suspending something (hanging it from above so it moves freely)

• "There was a small ceremony for the hanging of the portrait"

synonym:
• suspension
,
• dangling
,
• hanging

3. Bir şeyi askıya alma eylemi (yukarıdan asmak, böylece serbestçe hareket eder)

• "Portrenin asılması için küçük bir tören yapıldı"

eşanlamlı:
• süspansiyon
,
• sersemleyen
,
• asılı

Examples of using

Tom asked me who had painted the picture that was hanging on my wall.

Tom bana duvarımda asılı duran resmi kimin yaptığını sordu.

Tom and Mary didn't feel like hanging out together.

Tom ve Mary'nin canları birlikte takılmayı istemedi.

Tom was hanging out with a bunch of other boys, most of them a bit older than him.

Tom diğer çocuklardan bir grup ile vakit geçiriyordu, onların çoğu ondan biraz daha yaşlıydı.

I should be studying French, but it's more fun hanging out with you guys.

Fransızca çalışıyor olmalıyım ama siz arkadaşlarla takılmak daha eğlenceli.

I think Tom needs to start hanging out with someone other than Mary.

Sanırım Tom'un Mary'den başka biriyle takılması gerekli.

I miss hanging out with you.

Seninle takılmayı özlüyorum.

I like hanging out here.

Burada takılmayı seviyorum.

I have a pretty good idea who Tom will be hanging out with tonight.

Tom'un bu gece kimle takılacağına dair oldukça iyi bir fikrim var.

We're just hanging out.

Sadece takılıyoruz.

I'm hanging a picture of my grandmother on the wall.

Duvara büyük annemin bir resmini asıyorum.

A sense of expectation is hanging in the air.

Bir beklenti hissi ortalıkta dolaşıyor.

I am hanging up a picture of my grandmother.

Büyükannemin bir resmini asıyorum.

It's something a bit different and the people I was hanging around with wore them.

Bu biraz farklı bir şeydi ve beraber takıldığım insanlar bunlardan takıyordu.

I told you before that I'm not interested in hanging out with you.

Seninle takılmayı istemediğimi sana daha önce söyledim.

Several guys were hanging around in front of the bar.

Barın önünde çok sayıda acayip kılıklı tipler takılıyordu.

Tom doesn't really enjoy hanging out with Mary.

Tom gerçekten Mary ile takılmaktan hoşlanmıyor.

Tom enjoyed looking at the paintings hanging on Mary's wall.

Tom Mary'nin duvarında asılı resimlere bakmaktan hoşlandı.

Tom had several photos of Mary hanging on his wall.

Tom'un Mary'ye ait duvarında asılı birkaç fotoğrafı vardı.

Tom was the one who gave me the painting that's hanging above my fireplace.

Şöminemin üstünde asılı duran tabloyu bana veren kişi Tom'du.

His life is hanging by a thread.

Hayatı pamuk ipliğine asılı.