Lingvanex Tranalator

Translator for


translation app

Lingvanex - your universal translation app

Translator for

Download For Free

Translation meaning & definition of the word "handsome" into Turkish language

Türk diline "yakışıklı" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı

EnglishTurkish

Handsome

[Yakışıklı]
/hænsəm/

adjective

1. Pleasing in appearance especially by reason of conformity to ideals of form and proportion

  • "A fine-looking woman"
  • "A good-looking man"
  • "Better-looking than her sister"
  • "Very pretty but not so extraordinarily handsome"- thackeray
  • "Our southern women are well-favored"- lillian hellman
    synonym:
  • fine-looking
  • ,
  • good-looking
  • ,
  • better-looking
  • ,
  • handsome
  • ,
  • well-favored
  • ,
  • well-favoured

1. Özellikle form ve oran ideallerine uygunluk nedeniyle görünüşte hoş

  • "İyi görünümlü bir kadın"
  • "Güzel bir adam"
  • "Kız kardeşinden daha iyi görünüyor"
  • "Çok güzel ama o kadar da yakışıklı değil" thackeray
  • "Güneyli kadınlarımız çok seviliyor" - lillian hellman
    eşanlamlı:
  • güzel
  • ,
  • iyi görünümlü
  • ,
  • daha iyi görünümlü
  • ,
  • yakışıklı

2. Given or giving freely

  • "Was a big tipper"
  • "The bounteous goodness of god"
  • "Bountiful compliments"
  • "A freehanded host"
  • "A handsome allowance"
  • "Saturday's child is loving and giving"
  • "A liberal backer of the arts"
  • "A munificent gift"
  • "Her fond and openhanded grandfather"
    synonym:
  • big
  • ,
  • bighearted
  • ,
  • bounteous
  • ,
  • bountiful
  • ,
  • freehanded
  • ,
  • handsome
  • ,
  • giving
  • ,
  • liberal
  • ,
  • openhanded

2. Özgürce vermek veya vermek

  • "Büyük bir damper" oldu"
  • "Tanrının cömert iyiliği"
  • "Cömert övgüler"
  • "Serbest bir ev sahibi"
  • "Yakışıklı bir ödenek"
  • "Cumartesi çocuğu sevgi dolu ve veriyor"
  • "Sanatın liberal destekçisi"
  • "Müthiş bir hediye"
  • "Sevgili ve eli açık dedesi"
    eşanlamlı:
  • büyük
  • ,
  • cömert
  • ,
  • bountiful
  • ,
  • eli açık
  • ,
  • yakışıklı
  • ,
  • bağışlama
  • ,
  • liberal

Examples of using

Tom is a handsome man, apparently in his thirties.
Tom görünüşte otuz yaşlarında yakışıklı bir adam.
Tom is really handsome, isn't he?
Tom gerçekten yakışıklı, değil mi?
Tom is very handsome, isn't he?
Tom çok yakışıklı, değil mi?