Translation meaning & definition of the word "grow" into Turkish language
Türk diline "büyümek" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
Grow
[Büyümek]verb
1. Pass into a condition gradually, take on a specific property or attribute
- Become
- "The weather turned nasty"
- "She grew angry"
- synonym:
- turn ,
- grow
1. Yavaş yavaş bir koşula geçin, belirli bir özelliği veya niteliği üstlenin
- Haline gelmek
- "Hava kötü oldu"
- "Kızgınlaştı" dedi kızdı"
- eşanlamlı:
- döndürmek ,
- büyümek
2. Become larger, greater, or bigger
- Expand or gain
- "The problem grew too large for me"
- "Her business grew fast"
- synonym:
- grow
2. Daha büyük, daha büyük veya daha büyük olun
- Genişletin veya kazanın
- "Sorun benim için çok büyüdü"
- "İşleri hızla büyüdü"
- eşanlamlı:
- büyümek
3. Increase in size by natural process
- "Corn doesn't grow here"
- "In these forests, mushrooms grow under the trees"
- "Her hair doesn't grow much anymore"
- synonym:
- grow
3. Doğal süreçle boyut artışı
- "Mısır burada yetişmez"
- "Bu ormanlarda mantarlar ağaçların altında yetişir"
- "Saçları artık fazla büyümüyor"
- eşanlamlı:
- büyümek
4. Cause to grow or develop
- "He grows vegetables in his backyard"
- synonym:
- grow
4. Büyümek veya gelişmek için
- "Arka bahçesinde sebze yetiştiriyor"
- eşanlamlı:
- büyümek
5. Develop and reach maturity
- Undergo maturation
- "He matured fast"
- "The child grew fast"
- synonym:
- mature ,
- maturate ,
- grow
5. Gelişip olgunluğa erişir
- Olgunlaşır
- "Hızlı olgunlaştı"
- "Çocuk hızlı büyüdü"
- eşanlamlı:
- olgun ,
- olgunlaşmak ,
- büyümek
6. Come into existence
- Take on form or shape
- "A new religious movement originated in that country"
- "A love that sprang up from friendship"
- "The idea for the book grew out of a short story"
- "An interesting phenomenon uprose"
- synonym:
- originate ,
- arise ,
- rise ,
- develop ,
- uprise ,
- spring up ,
- grow
6. Var olmak
- Şekil veya şekil alın
- "O ülkede yeni bir dini hareket ortaya çıktı"
- "Dostluktan doğan bir aşk"
- "Kitap fikri kısa bir hikayeden doğdu"
- "İlginç bir fenomen uprose"
- eşanlamlı:
- kaynaklanmak ,
- ortaya çıkmak ,
- yükselmek ,
- gelişmek ,
- kalkmak ,
- büyümek
7. Cultivate by growing, often involving improvements by means of agricultural techniques
- "The bordeaux region produces great red wines"
- "They produce good ham in parma"
- "We grow wheat here"
- "We raise hogs here"
- synonym:
- grow ,
- raise ,
- farm ,
- produce
7. Büyüyerek yetiştirin, genellikle tarımsal tekniklerle iyileştirmeler yapın
- "Bordeaux bölgesi harika kırmızı şaraplar üretiyor"
- "Parma'da iyi jambon üretiyorlar"
- "Burada buğday yetiştiriyoruz"
- "Burada domuz yetiştiriyoruz"
- eşanlamlı:
- büyümek ,
- yükseltmek ,
- çiftlik ,
- üretmek
8. Come to have or undergo a change of (physical features and attributes)
- "He grew a beard"
- "The patient developed abdominal pains"
- "I got funny spots all over my body"
- "Well-developed breasts"
- synonym:
- grow ,
- develop ,
- produce ,
- get ,
- acquire
8. Gel ya da bir değişiklik (fiziksel özellikler ve nitelikler) geçmesi
- "Sakal bıraktı" dedi"
- "Hasta karın ağrıları geliştirdi"
- "Vücudumun her yerinde komik noktalar var"
- "Gelişmiş göğüsler"
- eşanlamlı:
- büyümek ,
- gelişmek ,
- üretmek ,
- edinmek
9. Grow emotionally or mature
- "The child developed beautifully in her new kindergarten"
- "When he spent a summer at camp, the boy grew noticeably and no longer showed some of his old adolescent behavior"
- synonym:
- develop ,
- grow
9. Duygusal veya olgun olarak büyür
- "Çocuk yeni anaokulunda güzelce gelişti"
- "Kampta bir yaz geçirdiğinde, çocuk belirgin bir şekilde büyüdü ve artık eski ergen davranışlarının bir kısmını göstermedi"
- eşanlamlı:
- gelişmek ,
- büyümek
10. Become attached by or as if by the process of growth
- "The tree trunks had grown together"
- synonym:
- grow
10. Büyüme sürecine bağlı veya sanki
- "Ağaç gövdeleri birlikte büyümüştü"
- eşanlamlı:
- büyümek