Translation meaning & definition of the word "group" into Turkish language

noun

1. Any number of entities (members) considered as a unit

synonym:
• group
,
• grouping

1. Birim olarak kabul edilen herhangi bir sayıda varlık (üyeler)

eşanlamlı:
• grup
,
• gruplama

2. (chemistry) two or more atoms bound together as a single unit and forming part of a molecule

synonym:
• group
,
• radical
,
• chemical group

2. (kimya) i̇ki veya daha fazla atom, tek bir birim olarak birbirine bağlanır ve bir molekülün bir parçasını oluşturur

eşanlamlı:
• grup
,
• radikal
,
• ki̇myasal grubu

3. A set that is closed, associative, has an identity element and every element has an inverse

synonym:
• group
,
• mathematical group

3. Kapalı, çağrışımsal bir küme, bir kimlik ögesine sahiptir ve her ögenin tersi vardır

eşanlamlı:
• grup
,
• matematiksel grup

verb

1. Arrange into a group or groups

• "Can you group these shapes together?"

synonym:
• group

1. Bir grup veya grup halinde düzenleme

• "Bu şekilleri bir araya getirebilir misin?"

eşanlamlı:
• grup

2. Form a group or group together

synonym:
• group
,
• aggroup

2. Birlikte bir grup veya grup oluşturun

eşanlamlı:
• grup

Examples of using

You should join our group.

Grubumuza katılmalısınız.

You should join our group.

Grubumuza katılmalısın.

We're in the same group, right?

Aynı gruptayız, değil mi?

Tom was talking to a group of men gathered around the conference table.

Tom konferans masasının etrafında toplanmış bir grup erkekle konuşuyordu.

Tom was accused of selling weapons to a terrorist group.

Tom terörist bir gruba silahlar satmakla suçlandı.

We're a group.

Biz bir grubuz.

It's Tom's group.

O, Tom'un gurubu.

Which people of this group are important?

Bu grubun hangi insanları önemli?

Which people of this group are important?

Bu gruptaki hangi insanlar önemli?

I want to join your group.

Grubuna katılmak istiyorum.

I want to join your group.

Grubunuza katılmak isterim.

I want to join your group.

Grubunuza katılmak istiyorum.

All countries have a responsibility to preserve the ancestral relics of every people group within their borders, and to pass these on to the coming generations.

Bütün ülkelerin sınırları dahilinde her insan gurubuyla ilgili tarihi eserleri korumak ve bunları gelecek nesillere aktarmak için bir sorumluluğu vardır.

All countries have a responsibility to preserve the ancestral relics of every people group within their borders, and to pass these on to the coming generations.

Bütün ülkeler, tüm sınırları içindeki insan grupların ecdat yadigar eserlerini koruma ve gelecek nesillere aktarma sorumluluğu var.

He's the group leader.

O gurup lideridir.

I don't trust this Tatoeba group.

Tatoeba grubuna güvenmiyorum.

I like being part of this group.

Bu grubun parçası olmaktan memnuniyet duyuyorum.

I like being part of this group.

Bu grubun parçası olmak hoşuma gidiyor.

My blood group is A+.

Kan grubum A+.

I saw a group of tourists who spoke Turkish.

Türkçe konuşan bir turist grubu gördüm.