Translation meaning & definition of the word "gross" into Turkish language
Türk diline "brüt" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
Gross
[Brüt]noun
1. Twelve dozen
- synonym:
- gross ,
- 144
1. Oniki düzine
- eşanlamlı:
- brüt ,
- 144 #
2. The entire amount of income before any deductions are made
- synonym:
- gross ,
- revenue ,
- receipts
2. Herhangi bir kesinti yapılmadan önceki gelir miktarının tamamı
- eşanlamlı:
- brüt ,
- kazanç ,
- makbuz
verb
1. Earn before taxes, expenses, etc.
- synonym:
- gross
1. Vergiler, harcamalar vb. önce kazanın.
- eşanlamlı:
- brüt
adjective
1. Before any deductions
- "Gross income"
- synonym:
- gross
1. Herhangi bir kesintiden önce
- "Brüt gelir"
- eşanlamlı:
- brüt
2. Lacking fine distinctions or detail
- "The gross details of the structure appear reasonable"
- synonym:
- gross
2. Ince ayrımlar veya ayrıntılar eksik
- "Yapının brüt detayları makul görünüyor"
- eşanlamlı:
- brüt
3. Repellently fat
- "A bald porcine old man"
- synonym:
- gross ,
- porcine
3. Itidalli şişman
- "Kelimeli domuz ihtiyar"
- eşanlamlı:
- brüt ,
- domuz
4. Visible to the naked eye (especially of rocks and anatomical features)
- synonym:
- megascopic ,
- gross
4. Çıplak gözle görülebilir (özellikle kayalar ve anatomik özellikler)
- eşanlamlı:
- megaskopik ,
- brüt
5. Without qualification
- Used informally as (often pejorative) intensifiers
- "An arrant fool"
- "A complete coward"
- "A consummate fool"
- "A double-dyed villain"
- "Gross negligence"
- "A perfect idiot"
- "Pure folly"
- "What a sodding mess"
- "Stark staring mad"
- "A thoroughgoing villain"
- "Utter nonsense"
- "The unadulterated truth"
- synonym:
- arrant(a) ,
- complete(a) ,
- consummate(a) ,
- double-dyed(a) ,
- everlasting(a) ,
- gross(a) ,
- perfect(a) ,
- pure(a) ,
- sodding(a) ,
- stark(a) ,
- staring(a) ,
- thoroughgoing(a) ,
- utter(a) ,
- unadulterated
5. Niteliksiz
- Gayri resmi olarak (genellikle aşağılayıcı) yoğunlaştırıcılar olarak kullanılır
- "Aptal bir katil"
- "Tamamen bir korkak"
- "Mükemmel bir aptal"
- "Çift boyalı kötü adam"
- "Brüt ihmal"
- "Mükemmel bir aptal"
- "Saf çılgınlık"
- "Ne berbat bir karmaşa"
- "Karanlık deli bakıyor"
- "Tam bir kötü adam"
- "Fazla saçmalığın teki"
- "Katkısız gerçek" demek"
- eşanlamlı:
- arrant(a) ,
- komple(a) ,
- competit(a) ,
- kaşarlanmış(a) ,
- everless(a) ,
- gross(a) ,
- mükemmel(a) ,
- saf(a) ,
- sodding(a) ,
- durselen(a) ,
- starking(a) ,
- compressed(a) ,
- mutlak(a) ,
- hilesiz
6. Conspicuously and tastelessly indecent
- "Coarse language"
- "A crude joke"
- "Crude behavior"
- "An earthy sense of humor"
- "A revoltingly gross expletive"
- "A vulgar gesture"
- "Full of language so vulgar it should have been edited"
- synonym:
- crude ,
- earthy ,
- gross ,
- vulgar
6. Göze çarpan ve tatsız bir şekilde uygunsuz
- "Kaba dil"
- "Kaba bir şaka"
- "Ham davranış"
- "Dünyevi bir mizah anlayışı"
- "İğrenç bir iğrenç"
- "Kaba bir jest"
- "Dil dolu o kadar kaba ki düzenlenmeliydi"
- eşanlamlı:
- yavan ,
- topraklı ,
- brüt ,
- halk
7. Conspicuously and outrageously bad or reprehensible
- "A crying shame"
- "An egregious lie"
- "Flagrant violation of human rights"
- "A glaring error"
- "Gross ineptitude"
- "Gross injustice"
- "Rank treachery"
- synonym:
- crying(a) ,
- egregious ,
- flagrant ,
- glaring ,
- gross ,
- rank
7. Bariz ve çirkin bir şekilde kötü veya anlaşılmaz
- "Ağlayan bir utanç"
- "Ciddi bir yalan"
- "Insan haklarının açık ihlali"
- "Kusurlu bir hata"
- "Brüt yeteneksizlik"
- "Brüt adaletsizlik"
- "Rank hainliği"
- eşanlamlı:
- ağlayan(a) ,
- muazzam ,
- göze batan ,
- parlak ,
- brüt ,
- sıra