Translation meaning & definition of the word "grip" into Turkish language
Türk diline "kavrama" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
Grip
[Tutmak]noun
1. The act of grasping
- "He released his clasp on my arm"
- "He has a strong grip for an old man"
- "She kept a firm hold on the railing"
- synonym:
- clasp ,
- clench ,
- clutch ,
- clutches ,
- grasp ,
- grip ,
- hold
1. Kavrama eylemi
- "Kolumdaki tokasını serbest bıraktı"
- "Yaşlı bir adam için güçlü bir tutuşu var"
- "Korkulukta sıkı bir şekilde tuttu"
- eşanlamlı:
- tutturmak ,
- kenetlemek ,
- debriyaj ,
- pençe ,
- kapmak ,
- tutmak ,
- tutma
2. The appendage to an object that is designed to be held in order to use or move it
- "He grabbed the hammer by the handle"
- "It was an old briefcase but it still had a good grip"
- synonym:
- handle ,
- grip ,
- handgrip ,
- hold
2. Kullanmak veya taşımak için tutulmak üzere tasarlanmış bir nesneye ek
- "Çekiç sapından yakaladı"
- "Eski bir evrak çantasıydı ama yine de iyi bir tutuşu vardı"
- eşanlamlı:
- el sürmek ,
- tutmak ,
- el sıkma ,
- tutma
3. A portable rectangular container for carrying clothes
- "He carried his small bag onto the plane with him"
- synonym:
- bag ,
- traveling bag ,
- travelling bag ,
- grip ,
- suitcase
3. Giysi taşımak için taşınabilir dikdörtgen bir konteyner
- "Küçük çantasını uçakta yanında taşıdı"
- eşanlamlı:
- çanta ,
- seyahat çantası ,
- tutmak
4. The friction between a body and the surface on which it moves (as between an automobile tire and the road)
- synonym:
- grip ,
- traction ,
- adhesive friction
4. Bir gövde ile üzerinde hareket ettiği yüzey arasındaki sürtünme (bir otomobil lastiği ile yol arasındaki gibi)
- eşanlamlı:
- tutmak ,
- çekiş ,
- yapışkan sürtünme
5. Worker who moves the camera around while a film or television show is being made
- synonym:
- grip
5. Bir film veya televizyon şovu yapılırken kamerayı hareket ettiren işçi
- eşanlamlı:
- tutmak
6. An intellectual hold or understanding
- "A good grip on french history"
- "They kept a firm grip on the two top priorities"
- "He was in the grip of a powerful emotion"
- "A terrible power had her in its grasp"
- synonym:
- grip ,
- grasp
6. Entelektüel bir tutuş ya da anlayış
- "Fransa tarihinde iyi bir tutuş"
- "Iki ana öncelik üzerinde sıkı bir tutuş sağladılar"
- "Güçlü bir duygunun pençesindeydi"
- "Korkunç bir güç onu yakaladı"
- eşanlamlı:
- tutmak ,
- kapmak
7. A flat wire hairpin whose prongs press tightly together
- Used to hold bobbed hair in place
- "In britain they call a bobby pin a grip"
- synonym:
- bobby pin ,
- hairgrip ,
- grip
7. Çatalları sıkıca birbirine bastıran düz bir tel saç tokası
- Sallanan saçları yerinde tutardı
- "İngiltere'de bir bobby pin bir kavrama diyorlar"
- eşanlamlı:
- bobby pimi ,
- saç tokası ,
- tutmak
verb
1. Hold fast or firmly
- "He gripped the steering wheel"
- synonym:
- grip
1. Hızlı veya sıkıca tutun
- "Dümen tekerleğini kavradı"
- eşanlamlı:
- tutmak
2. To grip or seize, as in a wrestling match
- "The two men grappled with each other for several minutes"
- synonym:
- grapple ,
- grip
2. Bir güreş maçında olduğu gibi kavramak veya ele geçirmek
- "İki adam birkaç dakika birbirleriyle boğuştular"
- eşanlamlı:
- uğraşmak ,
- tutmak
3. To render motionless, as with a fixed stare or by arousing terror or awe
- "The snake charmer fascinates the cobra"
- synonym:
- fascinate ,
- transfix ,
- grip ,
- spellbind
3. Sabit bir bakışla ya da terör ya da huşu uyandırarak hareketsiz hale getirmek
- "Yılan büyücü kobrayı büyülüyor"
- eşanlamlı:
- büyülemek ,
- delip geçmek ,
- tutmak ,
- büyü