Translation meaning & definition of the word "glow" into Turkish language
Türk diline "glow" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
Glow
[Parıltı]noun
1. An alert and refreshed state
- synonym:
- freshness ,
- glow
1. Uyarı ve yenilenmiş bir durum
- eşanlamlı:
- tazelik ,
- parıltı
2. Light from nonthermal sources
- synonym:
- luminescence ,
- glow
2. Termal olmayan kaynaklardan gelen ışık
- eşanlamlı:
- parlaklık ,
- parıltı
3. The phenomenon of light emission by a body as its temperature is raised
- synonym:
- incandescence ,
- glow
3. Sıcaklığı yükseldikçe bir vücut tarafından ışık emisyonu olgusu
- eşanlamlı:
- parlaklık ,
- parıltı
4. A feeling of considerable warmth
- "The glow of new love"
- "A glow of regret"
- synonym:
- glow
4. Önemli bir sıcaklık hissi
- "Yeni aşkın parıltısı"
- "Bir pişmanlık parıltısı"
- eşanlamlı:
- parıltı
5. A steady even light without flames
- synonym:
- glow
5. Alevsiz sabit bir ışık
- eşanlamlı:
- parıltı
6. The amount of electromagnetic radiation leaving or arriving at a point on a surface
- synonym:
- radiance ,
- glow ,
- glowing
6. Bir yüzeydeki bir noktaya çıkan veya çıkan elektromanyetik radyasyon miktarı
- eşanlamlı:
- parlaklık ,
- parıltı ,
- parlak
7. An appearance of reflected light
- synonym:
- gleam ,
- gleaming ,
- glow ,
- lambency
7. Yansıyan ışığın bir görünümü
- eşanlamlı:
- ışıldamak ,
- pırıl pırıl ,
- parıltı ,
- parlaklık
verb
1. Emit a steady even light without flames
- "The fireflies were glowing and flying about in the garden"
- synonym:
- glow
1. Alevsiz sabit bir ışık yayar
- "Ateşböcekleri parlıyor ve bahçede uçuyorlardı"
- eşanlamlı:
- parıltı
2. Have a complexion with a strong bright color, such as red or pink
- "Her face glowed when she came out of the sauna"
- synonym:
- glow ,
- beam ,
- radiate ,
- shine
2. Kırmızı veya pembe gibi güçlü parlak bir renge sahip bir ten rengine sahip olun
- "Sunadan çıktığında yüzü parlıyordu"
- eşanlamlı:
- parıltı ,
- ışın ,
- yaymak ,
- parlamak
3. Shine intensely, as if with heat
- "The coals were glowing in the dark"
- "The candles were burning"
- synonym:
- burn ,
- glow
3. Sanki sıcakta gibi yoğun bir şekilde parlayın
- "Kömürler karanlıkta parlıyordu"
- "Mumlar yanıyordu"
- eşanlamlı:
- yakmak ,
- parıltı
4. Be exuberant or high-spirited
- "Make the people's hearts glow"
- synonym:
- glow
4. Coşkulu ya da yüksek ruhlu olun
- "Halkın kalbini parlat"
- eşanlamlı:
- parıltı
5. Experience a feeling of well-being or happiness, as from good health or an intense emotion
- "She was beaming with joy"
- "Her face radiated with happiness"
- synonym:
- glow ,
- beam ,
- radiate ,
- shine
5. İyi bir sağlık veya yoğun bir duygu gibi bir refah veya mutluluk hissi yaşayın
- "Neşeyle ışıldıyordu"
- "Yüzü mutlulukla yayıldı"
- eşanlamlı:
- parıltı ,
- ışın ,
- yaymak ,
- parlamak