Translation meaning & definition of the word "giving" into Turkish language

noun

1. The act of giving

synonym:
• giving
,
• gift

1. Verme eylemi

eşanlamlı:
• bağışlama
,
• hediye

2. The imparting of news or promises etc.

• "He gave us the news and made a great show of the giving"

• "Giving his word of honor seemed to come too easily"

synonym:
• giving

2. Haber veya vaatlerin verilmesi vb.

• "Bize haberi verdi ve vermenin harika bir gösterisini yaptı"

• "Şeref sözünü vermek çok kolay geliyordu"

eşanlamlı:
• bağışlama

3. Disposing of property by voluntary transfer without receiving value in return

• "The alumni followed a program of annual giving"

synonym:
• giving

3. Karşılığında değer almadan gönüllü transferle mülkün elden çıkarılması

• "Mezunlar yıllık verme programını takip etti"

eşanlamlı:
• bağışlama

adjective

1. Given or giving freely

• "Was a big tipper"

• "The bounteous goodness of god"

• "Bountiful compliments"

• "A freehanded host"

• "A handsome allowance"

• "Saturday's child is loving and giving"

• "A liberal backer of the arts"

• "A munificent gift"

• "Her fond and openhanded grandfather"

synonym:
• big
,
• bighearted
,
• bounteous
,
• bountiful
,
• freehanded
,
• handsome
,
• giving
,
• liberal
,
• openhanded

1. Özgürce vermek veya vermek

• "Büyük bir damper" oldu"

• "Tanrının cömert iyiliği"

• "Cömert övgüler"

• "Serbest bir ev sahibi"

• "Yakışıklı bir ödenek"

• "Cumartesi çocuğu sevgi dolu ve veriyor"

• "Sanatın liberal destekçisi"

• "Müthiş bir hediye"

• "Sevgili ve eli açık dedesi"

eşanlamlı:
• büyük
,
• cömert
,
• bountiful
,
• eli açık
,
• yakışıklı
,
• bağışlama
,
• liberal

Examples of using

Tom might want to consider giving Mary the loan she asked for.

Tom Mary'nin istediği krediyi ona vermeyi düşünmek isteyebilir.

It's just not right to fire Tom without giving him severance pay.

Ona kıdem tazminatı vermeden Tom'u kovmak gerçekten doğru değil.

Tom isn't giving up.

Tom vazgeçmiyor.

I'm giving it back.

Onu geri veriyorum.

I'm giving you a chance.

Size bir şans veriyorum.

I'm giving you a chance.

Sana bir şans veriyorum.

I knew we'd regret giving Tom a knife.

Tom'a bir bıçak vermekten pişman olacağımızı biliyordum.

I've been giving your request some thought.

Talebini şöyle bir düşünüyordum.

I've been giving this a lot of thought.

Buna çok kafa yormaktayım.

I've been giving that some thought.

Buna biraz kafa yoruyorum.

I've been giving that a lot of thought.

Buna epey kafa yoruyorum.

I don't remember giving Tom a key.

Tom'a bir anahtar verdiğimi hatırlamıyorum.

I can't believe Tom is giving Mary the car he bought last year.

Tom'un geçen yıl aldığı arabayı Mary'ye verdiğine inanamıyorum.

Tom is giving up.

Tom vazgeçiyor.

Why do you keep giving Tom money?

Niçin Tom'a para vermeyi sürdürüyorsun?

We're giving up.

Vazgeçiyoruz.

I can't believe you're giving up.

Vazgeçtiğine inanamıyorum.

I'm not giving up.

Ben vazgeçmiyorum.

Mr. Suzuki was giving a speech that afternoon.

Bay Suzuki o öğleden sonra bir konuşma yapıyordu.

Would you consider giving me a small loan?

Bana küçük bir kredi vermeyi düşünür müsünüz?