Translation meaning & definition of the word "ghost" into Turkish language

noun

1. A mental representation of some haunting experience

• "He looked like he had seen a ghost"

• "It aroused specters from his past"

synonym:
• ghost
,
• shade
,
• spook
,
• wraith
,
• specter
,
• spectre

1. Bazı musallat deneyimlerin zihinsel temsili

• "Bir hayalet görmüş gibiydi"

• "Geçmişinden hayaletler uyandırdı"

eşanlamlı:
• hayalet
,
• gölge
,
• hortlak
,
• wraith
,
• spectre

2. A writer who gives the credit of authorship to someone else

synonym:
• ghostwriter
,
• ghost

2. Yazarlık kredisini başkasına veren bir yazar

eşanlamlı:
• hayalet yazar
,
• hayalet

3. The visible disembodied soul of a dead person

synonym:
• ghost

3. Ölü bir insanın görünür bedensiz ruhu

eşanlamlı:
• hayalet

4. A suggestion of some quality

• "There was a touch of sarcasm in his tone"

• "He detected a ghost of a smile on her face"

synonym:
• touch
,
• trace
,
• ghost

4. Bazı kaliteli bir öneri

• "Tonunda alaycı bir dokunuş vardı"

• "Yüzünde bir gülümseme hayaleti tespit etti"

eşanlamlı:
• dokunmak
,
• izlemek
,
• hayalet

verb

1. Move like a ghost

• "The masked men ghosted across the moonlit yard"

synonym:
• ghost

1. Hayalet gibi hareket et

• "Maskeli adamlar mehtaplı avluya hayaletle girdi"

eşanlamlı:
• hayalet

2. Haunt like a ghost

• Pursue

• "Fear of illness haunts her"

synonym:
• haunt
,
• obsess
,
• ghost

2. Hayalet gibi musallat olmak

• Takip etmek

• "Hastalık korkusu onu rahatsız ediyor"

eşanlamlı:
• gezinmek
,
• obsede
,
• hayalet

3. Write for someone else

• "How many books have you ghostwritten so far?"

synonym:
• ghost
,
• ghostwrite

3. Başkası için yazın

• "Şu ana kadar kaç tane kitap yazdın?"

eşanlamlı:
• hayalet
,
• hayalet yazarlık

Examples of using

Have you ever seen a ghost?

Hiç bir hayalet gördünüz mü?

Have you ever seen a ghost?

Hiç bir hayalet gördün mü?

I didn't see a ghost.

Bir hayalet görmedim.

She's a ghost writer.

O bir hayalet yazar.

He's a ghost hunter.

O bir hayalet avcısı.

Are you a ghost?

Sen bir hayalet misin?

A ghost is looking at me.

Bir hayalet bana bakıyor.

Tom saw a ghost.

Tom bir hayalet gördü.

Halloween was brought to North America by immigrants from Europe who would celebrate the harvest around a bonfire, share ghost stories, sing, and tell fortunes.

Cadılar Bayramı Kuzey Amerika'ya, bir şenlik ateşi etrafında hasadı kutlayan, birbirlerine hayalet hikayeleri anlatan, şarkı söyleyen ve fal bakan Avrupalı göçmenler tarafından getirilmiştir.

Tom says he has actually seen a ghost.

Tom gerçekten bir hayalet gördüğünü söylüyor.

Tom looked as if he'd seen a ghost.

Tom bir hayalet görmüş gibi görünüyordu.

Tom says he saw a ghost in his house.

Tom evinde bir hayalet gördüğünü söylüyor.

She was surprised when she saw the ghost.

O, hayalet görünce şaşırdı.

Before long, the ghost disappeared into a thick fog.

Çok geçmeden önce, hayalet yoğun siste kayboldu.

When I saw the ghost, I was so frightened that my hair stood on end.

Hayalet görünce öyle korktum ki tüylerim diken diken oldu.

She stood transfixed as if she had seen a ghost.

O, sanki bir hayalet görmüş gibi donakaldı.

She looked as though she had seen a ghost.

Sanki bir hayalet görmüş gibi görünüyordu.

She looked as if she had seen a ghost.

Bir hayalet görmüş gibi görünüyordu.

The ghost vanished suddenly.

Hayalet aniden kayboldu.

I actually saw a ghost.

Gerçekten bir hortlak gördüm.