Translation meaning & definition of the word "generation" into Turkish language

noun

1. All the people living at the same time or of approximately the same age

synonym:
• coevals
,
• contemporaries
,
• generation

1. Aynı anda veya yaklaşık aynı yaşta yaşayan tüm insanlar

eşanlamlı:
• coevals
,
• çağdaş
,
• jenerasyon

2. Group of genetically related organisms constituting a single step in the line of descent

synonym:
• generation

2. Genetik olarak ilişkili organizmalar grubu, iniş çizgisinde tek bir adım oluşturmaktadır

eşanlamlı:
• jenerasyon

3. The normal time between successive generations

• "They had to wait a generation for that prejudice to fade"

synonym:
• generation

3. Birbirini izleyen nesiller arasındaki normal zaman

• "Bu önyargının solması için bir nesil beklemek zorunda kaldılar"

eşanlamlı:
• jenerasyon

4. A stage of technological development or innovation

• "The third generation of computers"

synonym:
• generation

4. Teknolojik gelişme veya yenilikçilik aşaması

• "Üçüncü nesil bilgisayarlar"

eşanlamlı:
• jenerasyon

5. A coming into being

synonym:
• genesis
,
• generation

5. Var olma

eşanlamlı:
• genesi̇s
,
• jenerasyon

6. The production of heat or electricity

• "Dams were built for the generation of electricity"

synonym:
• generation

6. Isı veya elektrik üretimi

• "Elektrik üretimi için barajlar inşa edildi"

eşanlamlı:
• jenerasyon

7. The act of producing offspring or multiplying by such production

synonym:
• generation
,
• multiplication
,
• propagation

7. Döl üretme veya bu tür üretimle çarpma eylemi

eşanlamlı:
• jenerasyon
,
• çoğaltma
,
• yayılma

Examples of using

Fully automatic story generation remains an unsolved problem for computer scientists.

Tam otomatik hikaye üretimi bilgisayar bilim adamları için çözülmemiş bir sorun kalmaya devam etmektedir.

Many people in my grandfather's generation grew up on farms.

Büyükbabamın kuşağındaki birçok insan çiftliklerde büyüdüler.

Parents look to the new generation as a generation that is far from reality and busy running after unrealistic dreams.

Ebeveynler yeni nesile gerçeklikten uzak ve gerçekçi olmayan hayallerin peşinde koşturan bir nesil olarak olarak bakıyor.

They are better educated, healthier and wealthier than their parents' generation was at their age.

Onlar ebeveynlerinin neslinin onların yaşında olduğundan daha eğitimli, daha sağlıklı ve daha varlıklıdır.

There is a generation gap between them.

Onlar arasında kuşak farkı var.

If it were not for books, each generation would have to rediscover for itself the truths of the past.

Kitaplar olmasaydı, her nesil kendisi için geçmişin gerçeklerini yeniden keşfetmek zorunda kalacaktı.

The younger generation looks at things differently.

Daha genç kuşak şeylere farklı şekilde bakar.

The same thing holds good for the younger generation.

Aynı şey daha genç nesil için söylenebilir.

Our generation has seen a lot of changes.

Bizim nesil bir sürü değişilik gördü.

You belong to the next generation.

Sen gelecek nesile aitsin.