Translation meaning & definition of the word "gag" into Turkish language
Türk diline "gag" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
English⟶Turkish
Gag
[Şaka]/gæg/
noun
1. A humorous anecdote or remark intended to provoke laughter
- "He told a very funny joke"
- "He knows a million gags"
- "Thanks for the laugh"
- "He laughed unpleasantly at his own jest"
- "Even a schoolboy's jape is supposed to have some ascertainable point"
- synonym:
- joke ,
- gag ,
- laugh ,
- jest ,
- jape
1. Kahkahayı kışkırtmak için mizahi bir anekdot veya yorum
- "Çok komik bir fıkra anlattı"
- "Bir milyon geyik biliyor"
- "Gülüşmeler için teşekkürler"
- "Kendi eğlencesine tatsızca güldü"
- "Bir okul çocuğunun şakasının bile belli bir noktaya sahip olması gerekir"
- eşanlamlı:
- şaka ,
- öğürmek ,
- gülüş ,
- alay
2. Restraint put into a person's mouth to prevent speaking or shouting
- synonym:
- gag ,
- muzzle
2. Kısıtlama, konuşmayı veya bağırmayı önlemek için bir kişinin ağzına konur
- eşanlamlı:
- öğürmek ,
- ağız
verb
1. Prevent from speaking out
- "The press was gagged"
- synonym:
- gag ,
- muzzle
1. Konuşmaktan kaçının
- "Basın tıkandı"
- eşanlamlı:
- öğürmek ,
- ağız
2. Be too tight
- Rub or press
- "This neckband is choking the cat"
- synonym:
- choke ,
- gag ,
- fret
2. Çok sıkı olmak
- Ovalayın veya basın
- "Bu boyun bandı kediyi boğuyor"
- eşanlamlı:
- boğmak ,
- öğürmek ,
- üzüntü
3. Tie a gag around someone's mouth in order to silence them
- "The burglars gagged the home owner and tied him to a chair"
- synonym:
- gag ,
- muzzle
3. Onları susturmak için birinin ağzına bir tıkaç bağlayın
- "Hırsızlar ev sahibini araladı ve onu bir sandalyeye bağladı"
- eşanlamlı:
- öğürmek ,
- ağız
4. Make jokes or quips
- "The students were gagging during dinner"
- synonym:
- gag ,
- quip
4. Şaka ya da pipo yapın
- "Öğrenciler akşam yemeğinde gagging yapıyorlardı"
- eşanlamlı:
- öğürmek ,
- iğnelemek
5. Struggle for breath
- Have insufficient oxygen intake
- "He swallowed a fishbone and gagged"
- synonym:
- gag ,
- choke ,
- strangle ,
- suffocate
5. Nefes almak için mücadele
- Yetersiz oksijen alımı
- "Bir balık kılçığı yuttu ve ağzını tıkadı"
- eşanlamlı:
- öğürmek ,
- boğmak
6. Cause to retch or choke
- synonym:
- gag ,
- choke
6. Geri çekilmek ya da boğulmak
- eşanlamlı:
- öğürmek ,
- boğmak
7. Make an unsuccessful effort to vomit
- Strain to vomit
- synonym:
- gag ,
- heave ,
- retch
7. Kusmak için başarısız bir çaba gösterin
- Kusmak
- eşanlamlı:
- öğürmek ,
- kabarmak