Translation meaning & definition of the word "fuss" into Turkish language
Türk diline "fuss" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
English⟶Turkish
Fuss
[Telaş]/fəs/
noun
1. An excited state of agitation
- "He was in a dither"
- "There was a terrible flap about the theft"
- synonym:
- dither ,
- pother ,
- fuss ,
- tizzy ,
- flap
1. Heyecanlı bir ajitasyon durumu
- "Bir salonun içindeydi"
- "Hırsızlık hakkında korkunç bir flep vardı"
- eşanlamlı:
- titremek ,
- dert ,
- telaş ,
- kapak
2. An angry disturbance
- "He didn't want to make a fuss"
- "They had labor trouble"
- "A spot of bother"
- synonym:
- fuss ,
- trouble ,
- bother ,
- hassle
2. Kızgın bir rahatsızlık
- "Karışıklık çıkarmak istemiyordu"
- "Işgücü sorunları vardı"
- "Bir rahatsız nokta"
- eşanlamlı:
- telaş ,
- sorun ,
- zahmet vermek ,
- güçlük
3. A quarrel about petty points
- synonym:
- bicker ,
- bickering ,
- spat ,
- tiff ,
- squabble ,
- pettifoggery ,
- fuss
3. Küçük noktalar hakkında bir kavga
- eşanlamlı:
- şırıldamak ,
- çekişme ,
- spit ,
- atışma ,
- hırgür etmek ,
- safsatacılık ,
- telaş
4. A rapid active commotion
- synonym:
- bustle ,
- hustle ,
- flurry ,
- ado ,
- fuss ,
- stir
4. Hızlı aktif bir kargaşa
- eşanlamlı:
- telaş ,
- koşuşturmak ,
- karıştırmak
verb
1. Worry unnecessarily or excessively
- "Don't fuss too much over the grandchildren--they are quite big now"
- synonym:
- fuss ,
- niggle ,
- fret
1. Gereksiz veya aşırı endişe
- "Torunların üzerinde çok fazla telaşlanma - şimdi oldukça büyükler"
- eşanlamlı:
- telaş ,
- çalmak ,
- üzüntü
2. Care for like a mother
- "She fusses over her husband"
- synonym:
- mother ,
- fuss ,
- overprotect
2. Anne gibi bakmak
- "Kocasının üzerinde telaşlanıyor"
- eşanlamlı:
- anne ,
- telaş ,
- gereğinden fazla korumak
Examples of using
She made a fuss about her benefits.
Onun yararları hakkında yaygara yaptı.
Stop making a fuss.
Yaygara yapmayı bırak.
Don't make a fuss.
Yaygara yapma.