Translation meaning & definition of the word "fresh" into Turkish language
Türk diline "taze" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
Fresh
[Taze]adjective
1. Recently made, produced, or harvested
- "Fresh bread"
- "A fresh scent"
- "Fresh lettuce"
- synonym:
- fresh
1. Son zamanlarda yapılan, üretilen veya hasat
- "Taze ekmek"
- "Taze bir koku"
- "Taze marul"
- eşanlamlı:
- taze
2. (of a cycle) beginning or occurring again
- "A fresh start"
- "Fresh ideas"
- synonym:
- fresh
2. (bir döngü) yeniden başlıyor veya gerçekleşiyor
- "Yeni bir başlangıç"
- "Taze fikirler"
- eşanlamlı:
- taze
3. Imparting vitality and energy
- "The bracing mountain air"
- synonym:
- bracing ,
- brisk ,
- fresh ,
- refreshing ,
- refreshful ,
- tonic
3. Canlılık ve enerji vermek
- "Destekleyici dağ havası"
- eşanlamlı:
- zindeleştiren ,
- sert ,
- taze ,
- ferahlatıcı ,
- ferah ,
- toni̇k
4. Original and of a kind not seen before
- "The computer produced a completely novel proof of a well-known theorem"
- synonym:
- fresh ,
- new ,
- novel
4. Orijinal ve daha önce görülmemiş bir tür
- "Bilgisayar, iyi bilinen bir teoremin tamamen yeni bir kanıtını üretti"
- eşanlamlı:
- taze ,
- yeni ,
- roman
5. Not canned or otherwise preserved
- "Fresh vegetables"
- synonym:
- fresh
5. Konserve veya başka şekilde muhafaza edilmez
- "Taze sebzeler"
- eşanlamlı:
- taze
6. Not containing or composed of salt water
- "Fresh water"
- synonym:
- fresh ,
- sweet
6. Tuzlu su içermez veya içermez
- "Tatlı su"
- eşanlamlı:
- taze ,
- tatlı
7. Having recently calved and therefore able to give milk
- "The cow is fresh"
- synonym:
- fresh
7. Yakın zamanda buzağılanmış ve bu nedenle süt verebilen
- "İnek taze" demek"
- eşanlamlı:
- taze
8. With restored energy
- synonym:
- fresh ,
- invigorated ,
- refreshed ,
- reinvigorated
8. Restore edilmiş enerji ile
- eşanlamlı:
- taze ,
- canlandırılmış ,
- yenilenmiş ,
- yeniden canlandırılmış
9. Not soured or preserved
- "Sweet milk"
- synonym:
- fresh ,
- sweet ,
- unfermented
9. Kurulamaz veya korunmaz
- "Tatlı süt" dedi"
- eşanlamlı:
- taze ,
- tatlı ,
- mayalandırılmamış
10. Free from impurities
- "Clean water"
- "Fresh air"
- synonym:
- clean ,
- fresh
10. Safsızlıktan arındırılmış
- "Temiz su"
- "Taze hava"
- eşanlamlı:
- temiz ,
- taze
11. Not yet used or soiled
- "A fresh shirt"
- "A fresh sheet of paper"
- "An unused envelope"
- synonym:
- fresh ,
- unused
11. Henüz kullanılmamış veya kirlenmemiş
- "Taze bir gömlek"
- "Taze bir kağıt parçası"
- "Kullanılmayan bir zarf"
- eşanlamlı:
- taze ,
- kullanılmayan
12. Improperly forward or bold
- "Don't be fresh with me"
- "Impertinent of a child to lecture a grownup"
- "An impudent boy given to insulting strangers"
- "Don't get wise with me!"
- synonym:
- fresh ,
- impertinent ,
- impudent ,
- overbold ,
- smart ,
- saucy ,
- sassy ,
- wise
12. Yanlış ileri veya cesur
- "Benimle taze olma"
- "Bir yetişkine ders vermek için bir çocuğun uzmanlığı"
- "Yabancılara hakaret eden küstah bir çocuk"
- "Benimle akıllı olma!"
- eşanlamlı:
- taze ,
- ilgisiz ,
- terbiyesiz ,
- abartılı ,
- akıllı ,
- şımarık ,
- sırnaşık
adverb
1. Very recently
- "They are newly married"
- "Newly raised objections"
- "A newly arranged hairdo"
- "Grass new washed by the rain"
- "A freshly cleaned floor"
- "We are fresh out of tomatoes"
- synonym:
- newly ,
- freshly ,
- fresh ,
- new
1. Çok yakın zamanda
- "Yeni evliler işte"
- "Yeni ortaya atılan itirazlar"
- "Yeni düzenlenmiş bir saç modeli"
- "Yağmur tarafından yıkanmış çim yeni"
- "Yeni temizlenmiş bir zemin"
- "Domateslerden taze çıkarız"
- eşanlamlı:
- yeni ,
- taze