Examples of using
They entered the forest.
Ormana girdiler.
What's Germany's largest forest?
Almanya'nın en büyük ormanı hangisidir?
I was bitten by a lot of insects in the forest.
Ormanda birçok böcek tarafından ısırıldım.
We are in the forest.
Biz ormandayız.
Tom always thought he'd like to become a forest ranger.
Tom her zaman bir orman bekçisi olmak istemeyi düşündü.
Tom walked silently through the forest.
Tom ormanın içinde sessizce yürüdü.
Wild rabbits can be seen in the forest.
Yabani tavşanlar ormanda görülebilirler.
African elephants are divided into two different species: savannah and forest elephants.
Afrika filleri savana ve orman filleri olmak üzere iki farklı türe ayrılır.
He lived alone in the forest.
Ormanda yalnız başına yaşadı.
Sometimes, if I look at a forest of trees, I get in a trance and don't even realize until minutes later.
Bazen, bir ormana baktığımda, kendimden geçerim ve hatta bunu dakikalarca fark etmem.
You went back to the camp leaving me alone in the primeval forest.
Beni ilkel bir ormanda yalnız bırakarak kampa geri döndün.
The forest is very thick.
Orman çok sık.
The forest contains many different plants.
Ormanda çok farklı bitkiler var.
When they look at the forest, they don’t see the trees.
Ormana baktıklarında, ağaçları görmüyorlar.
A wily hunter, Christopher Columbus once donned a red riding hood and went into the forest. Without a doubt, he attracted the Big Bad Wolf, grabbed him, and dragged the screaming wolf back to his ship.
Bir kurnaz avcı, Christopher Columbus bir zamanlar kırmızı bir başlık giydi ve ormana gitti. Şüphesiz, o büyük kötü kurdu cezbetti, onu yakaladı, ve bağıran kurdu gemisine geri götürdü.
Wild animals live in the forest.
Yabani hayvanlar ormanda yaşar.
Wild animals live in the forest.
Vahşi hayvanlar ormanda yaşarlar.
They tried to collect wood from the forest.
Ormandan odun toplamaya çalıştılar.
He walked through the forest.
O, orman boyunca yürüdü.
He lives in the forest alone.
O, ormanda tek başına yaşar.
