Translation meaning & definition of the word "foreigner" into Turkish language

noun

1. A person who comes from a foreign country

• Someone who does not owe allegiance to your country

synonym:
• foreigner
,
• alien
,
• noncitizen
,
• outlander

1. Yabancı bir ülkeden gelen bir insan

• Ülkenize bağlılığı olmayan biri

eşanlamlı:
• yabancı
,
• vatandaş olmayan kimse

2. Someone who is excluded from or is not a member of a group

synonym:
• foreigner
,
• outsider

2. Bir grubun üyesi olmayan veya dışlanan biri

eşanlamlı:
• yabancı

Examples of using

Tom is a foreigner.

Tom bir yabancı.

His wife seems to be a foreigner.

Karısı bir yabancı gibi görünüyor.

A foreigner? And where are you from?

Yabancı mısın? Nereden geliyorsun?

I'm a foreigner.

Ben bir yabancıyım.

I am a foreigner.

Ben bir yabancıyım.

That company is managed by a foreigner.

Şu şirket bir yabancı tarafından yönetilmektedir.

Yuko has never spoken with a foreigner.

Yuko bir yabancı ile asla konuşmadı.

She went against her parent's wishes, and married the foreigner.

O, ebeveynlerinin isteklerine karşı çıktı ve yabancı ile evlendi.

She is married to a foreigner.

O, bir yabancıyla evli.

She is married to a foreigner.

O bir yabancı ile evli.

She was a foreigner and was treated as such.

O bir yabancı idi ve bu şekilde tedavi edildi.

He mustered up his courage to talk to a foreigner.

O bir yabancı ile konuşmak için cesaretini topladı.

He was a foreigner and was treated as such.

O bir yabancıydı ve bir yabancı gibi davranıldı.

He is a foreigner, and ought to be treated as such.

O bir yabancı, ve yabancı gibi davranılmalı.

His accent suggests he is a foreigner.

Aksanı onun bir yabancı olduğunu göstermektedir.

I was taught English by a foreigner.

Bana bir yabancı tarafından İngilizce öğretildi.

Being a foreigner, I couldn't catch on to the joke.

Ben bir yabancı olduğum için, şakayı anlayamadım.

I have never been spoken to by a foreigner before.

Daha önce bir yabancı ile hiç konuşmamıştım.

A foreigner asked me where the station was.

Bir yabancı bana istasyonun nerede olduğunu sordu.

The foreigner didn't know Japanese at all.

Yabancı Japoncayı hiç bilmiyordu.