Translation meaning & definition of the word "foreign" into Turkish language
Türk diline "yabancı" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
English⟶Turkish
Foreign
[Yabancı]/fɔrən/
adjective
1. Of concern to or concerning the affairs of other nations (other than your own)
- "Foreign trade"
- "A foreign office"
- synonym:
- foreign
1. Diğer ulusların işleriyle ilgili veya bunlarla ilgili endişe duymak (kendinizinki dışında)
- "Dış ticaret"
- "Yabancı bir ofis"
- eşanlamlı:
- yabancı
2. Relating to or originating in or characteristic of another place or part of the world
- "Foreign nations"
- "A foreign accent"
- "On business in a foreign city"
- synonym:
- foreign ,
- strange
2. Başka bir yerin veya dünyanın bir kısmının kökeni veya karakteristiği ile ilgili veya
- "Yabancı uluslar"
- "Yabancı aksan"
- "Yabancı bir şehirde iş yapmak"
- eşanlamlı:
- yabancı ,
- garip
3. Not contained in or deriving from the essential nature of something
- "An economic theory alien to the spirit of capitalism"
- "The mysticism so foreign to the french mind and temper"
- "Jealousy is foreign to her nature"
- synonym:
- alien ,
- foreign
3. Bir şeyin temel doğasında yer almayan veya türetmeyen
- "Kapitalizmin ruhuna yabancı bir ekonomi teorisi"
- "Mistisizm, fransız zihnine ve öfkesine çok yabancıdır"
- "Kıskançlık onun doğasına yabancıdır"
- eşanlamlı:
- yabancı
4. Not belonging to that in which it is contained
- Introduced from an outside source
- "Water free of extraneous matter"
- "Foreign particles in milk"
- synonym:
- extraneous ,
- foreign
4. İçinde bulunduğu yere ait değil
- Dış kaynaktan tanıtılır
- "Yabancı madde içermeyen su"
- "Sütte yabancı parçacıklar"
- eşanlamlı:
- dışarıdan gelen ,
- yabancı
Examples of using
What's the best way to learn a foreign language?
Yabancı bir dil öğrenmek için en iyi yol nedir?
"Wouldn't you like to learn a foreign language?" — "Who cares? These days, everyone speaks English anyway!"
“Yabancı bir dil öğrenmek istemez misin?” — “Boş versene. Bugünlerde nasıl olsa herkes İngilizce konuşuyor!”
He studied at a foreign university.
O, yabancı bir üniversitede okudu.