Tom was forced to improvise.
Tom doğaçlama yapmaya zorlandı.
I was forced to do it.
Yapmaya zorlandım.
I am forced to do it.
Yapmaya mecburum.
The police found no sign of forced entry.
Polis zorla girildiğine dair bir iz bulamadı.
Tom forced Mary to do it.
Tom Mary'yi onu yapmaya zorladı.
Tom forced Mary to sit down.
Tom Mary'yi oturmaya zorladı.
Tom was forced to resign.
Tom istifa etmek zorunda kaldı.
She forced him to sit down.
Onu oturmaya zorladı.
She forced him to eat spinach.
Onu ıspanak yemeye zorladı.
She forced him to eat his vegetables.
Sebzelerini yemesi için onu zorladı.
She forced him to do it.
Onu bunu yapmaya zorladı.
The president was forced to return to Washington.
Başkan Washington'a dönmek zorunda kaldı.
In the end, the Germans were forced to withdraw.
Sonunda Almanlar geri çekilmek zorunda kaldı.
Queen Liliuokalani was forced to surrender.
Kraliçe Liliuokalani teslim olmaya zorlandı.
Brown and his friends were forced to flee.
Brown ve arkadaşları kaçmak zorunda kaldı.
Settlers were forced off their land.
Yerleşimciler topraklarından zorla çıkarıldı.
Public pressure forced the army to act.
Kamuoyu baskısı orduyu harekete geçmeye zorladı.
The army forced him to resign.
Ordu onu istifaya zorladı.
No one can be forced to give evidence against himself in court.
Kimse mahkemede kendi aleyhine ifade vermeye zorlanamaz.
The British commander was forced to surrender.
İngiliz komutan teslim olmaya zorlandı.
For free English to Turkish translation, utilize the Lingvanex translation apps.
We apply ultimate machine translation technology and artificial intelligence to offer a free Turkish-English online text translator.