Translation meaning & definition of the word "flow" into Turkish language
Türk diline "akış" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
Flow
[Akış]noun
1. The motion characteristic of fluids (liquids or gases)
- synonym:
- flow ,
- flowing
1. Akışkanların hareket özelliği (sıvılar veya gazlar)
- eşanlamlı:
- akış ,
- akıcı
2. The amount of fluid that flows in a given time
- synonym:
- flow ,
- flow rate ,
- rate of flow
2. Belirli bir zamanda akan sıvı miktarı
- eşanlamlı:
- akış ,
- akış hızı
3. The act of flowing or streaming
- Continuous progression
- synonym:
- flow ,
- stream
3. Akış veya akış eylemi
- Sürekli ilerleme
- eşanlamlı:
- akış ,
- akıntı
4. Any uninterrupted stream or discharge
- synonym:
- flow
4. Herhangi bir kesintisiz akış veya deşarj
- eşanlamlı:
- akış
5. Something that resembles a flowing stream in moving continuously
- "A stream of people emptied from the terminal"
- "The museum had planned carefully for the flow of visitors"
- synonym:
- stream ,
- flow
5. Sürekli hareket eden akan bir akışa benzeyen bir şey
- "Terminalden boşalan bir insan akışı"
- "Müze ziyaretçilerin akışı için dikkatlice planlamıştı"
- eşanlamlı:
- akıntı ,
- akış
6. Dominant course (suggestive of running water) of successive events or ideas
- "Two streams of development run through american history"
- "Stream of consciousness"
- "The flow of thought"
- "The current of history"
- synonym:
- stream ,
- flow ,
- current
6. Ardışık olayların veya fikirlerin baskın seyri (akan su önerisi)
- "Iki gelişme akışı amerikan tarihinden geçer"
- "Bilinç akışı"
- "Düşünce akışı"
- "Tarih akımı"
- eşanlamlı:
- akıntı ,
- akış ,
- şimdiki
7. The monthly discharge of blood from the uterus of nonpregnant women from puberty to menopause
- "The women were sickly and subject to excessive menstruation"
- "A woman does not take the gout unless her menses be stopped"--hippocrates
- "The semen begins to appear in males and to be emitted at the same time of life that the catamenia begin to flow in females"--aristotle
- synonym:
- menstruation ,
- menses ,
- menstruum ,
- catamenia ,
- period ,
- flow
7. Hamile olmayan kadınların rahminden ergenlikten menopoza aylık kan tahliyesi
- "Kadınlar hastalıklı ve aşırı menstruasyona maruz kaldılar"
- "Bir kadın, adetleri durdurulmadıkça gut almaz"-hippocrates
- "Semen erkeklerde görünmeye ve aynı zamanda yaşamın aynı zamanında yayılmaya başlar katameni dişilerde akmaya başlar"-aristoteles
- eşanlamlı:
- aybaşı ,
- âdet ,
- dönem ,
- akış
verb
1. Move or progress freely as if in a stream
- "The crowd flowed out of the stadium"
- synonym:
- flow ,
- flux
1. Bir akışta gibi serbestçe hareket edin veya ilerleyin
- "Kalabalık stadyumdan dışarı aktı"
- eşanlamlı:
- akış
2. Move along, of liquids
- "Water flowed into the cave"
- "The missouri feeds into the mississippi"
- synonym:
- run ,
- flow ,
- feed ,
- course
2. Sıvılar boyunca ilerleyin
- "Su mağaraya aktı"
- "Missouri mississippi'ye beslenir"
- eşanlamlı:
- koşmak ,
- akış ,
- besleme ,
- ders
3. Cause to flow
- "The artist flowed the washes on the paper"
- synonym:
- flow
3. Akıtmak
- "Sanatçı yıkamaları kağıda akıttı"
- eşanlamlı:
- akış
4. Be abundantly present
- "The champagne flowed at the wedding"
- synonym:
- flow
4. Bolca hazır olmak
- "Londötende şampanya aktı"
- eşanlamlı:
- akış
5. Fall or flow in a certain way
- "This dress hangs well"
- "Her long black hair flowed down her back"
- synonym:
- hang ,
- fall ,
- flow
5. Belirli bir şekilde düşmek veya akmak
- "Bu elbise iyi asılı"
- "Uzun siyah saçları sırtından aktı"
- eşanlamlı:
- asılmak ,
- düşmek ,
- akış
6. Cover or swamp with water
- synonym:
- flow
6. Su ile örtün veya bataklığı
- eşanlamlı:
- akış
7. Undergo menstruation
- "She started menstruating at the age of 11"
- synonym:
- menstruate ,
- flow
7. Menstruasyona uğramak
- "11 yaşında adet görmeye başladı"
- eşanlamlı:
- adet etmek ,
- akış