Translation meaning & definition of the word "fish" into Turkish language
Türk diline "balık" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
English⟶Turkish
Fish
[Balık]/fɪʃ/
noun
1. Any of various mostly cold-blooded aquatic vertebrates usually having scales and breathing through gills
- "The shark is a large fish"
- "In the living room there was a tank of colorful fish"
- synonym:
- fish
1. Çeşitli çoğunlukla soğukkanlı su omurgalılarından herhangi biri genellikle pullara sahiptir ve solungaçlarla nefes alır
- "Köpekbalığı büyük bir balıktır"
- "Oturma odasında bir renkli balık tankı vardı"
- eşanlamlı:
- fish
2. The flesh of fish used as food
- "In japan most fish is eaten raw"
- "After the scare about foot-and-mouth disease a lot of people started eating fish instead of meat"
- "They have a chef who specializes in fish"
- synonym:
- fish
2. Yiyecek olarak kullanılan balıkların eti
- "Japonya'da çoğu balık çiğ yenir"
- "Ayak-ağız hastalığından korktuktan sonra birçok insan et yerine balık yemeye başladı"
- "Balık konusunda uzmanlaşmış bir şefleri var"
- eşanlamlı:
- fish
3. (astrology) a person who is born while the sun is in pisces
- synonym:
- Pisces ,
- Fish
3. (astroloji) güneş balık burcundayken doğan kişi
- eşanlamlı:
- Pisces ,
- Balık
4. The twelfth sign of the zodiac
- The sun is in this sign from about february 19 to march 20
- synonym:
- Pisces ,
- Pisces the Fishes ,
- Fish
4. Zodyakın on ikinci işareti
- Güneş, yaklaşık 19 şubat - 20 mart tarihleri arasında bu burçtadır
- eşanlamlı:
- Pisces ,
- Balık Balık Balık Balıklar ,
- Balık
verb
1. Seek indirectly
- "Fish for compliments"
- synonym:
- fish ,
- angle
1. Dolaylı olarak aramak
- "Bilgiler için balık"
- eşanlamlı:
- fish ,
- açı
2. Catch or try to catch fish or shellfish
- "I like to go fishing on weekends"
- synonym:
- fish
2. Balık veya kabuklu deniz hayvanları yakalamak veya yakalamak için deneyin
- "Hafta sonları balık tutmaya gitmeyi severim"
- eşanlamlı:
- fish
Examples of using
Tom caught three fish this afternoon.
Tom bu öğleden sonra üç balık yakaladı.
Everyone but Tom ate fish.
Tom'dan başka herkes balık yedi.
Tom knows how to swim like a fish.
Tom balık gibi yüzmeyi bilir.