Translation meaning & definition of the word "finding" into Turkish language

noun

1. The act of determining the properties of something, usually by research or calculation

• "The determination of molecular structures"

synonym:
• determination
,
• finding

1. Bir şeyin özelliklerini belirleme eylemi, genellikle araştırma veya hesaplama yoluyla

• "Moleküler yapıların belirlenmesi"

eşanlamlı:
• belirleme
,
• bulma

2. The decision of a court on issues of fact or law

synonym:
• finding

2. Gerçek veya hukuk konularında bir mahkemenin kararı

eşanlamlı:
• bulma

3. Something that is found

• "The findings in the gastrointestinal tract indicate that he died several hours after dinner"

• "An area rich in archaeological findings"

synonym:
• finding

3. Bulunan bir şey

• "Gastrointestinal sistemdeki bulgular akşam yemeğinden birkaç saat sonra öldüğünü gösteriyor"

• "Arkeolojik bulgular açısından zengin bir alan"

eşanlamlı:
• bulma

Examples of using

Tom didn't have as much trouble finding a job as he thought he would.

Tom'un olacağını düşündüğü kadar çok bir iş bulma sorunu olmadı.

We're having difficulty finding Tom.

Tom'u bulmakta güçlük çekiyoruz.

We're having difficulty finding someone who'll lend us the money we need.

İhtiyacımız olan parayı bize ödünç verecek birini bulmakta güçlük çekiyoruz.

Tom and Mary never had trouble finding something to talk about.

Tom ve Mary konuşmak için bir şey bulmada hiç sıkıntı çekmediler..

I need your help in finding Tom.

Tom'u bulmada yardımına ihtiyacım var.

Tom had a hard time finding a taxi.

Tom bir taksi bulmada zor bir zaman geçirdi.

Tom had a hard time finding work.

Tom, iş bulurken zor zamanlar geçirdi.

Tom had a little trouble finding Mary's house.

Tom Mary'nin evini bulmada biraz sorun yaşamıştı.

I had no trouble finding his office.

Onun ofisini bulmakta güçlük çekmedim.

Tom is good at finding good bargains.

Tom iyi kelepirleri bulmada iyidir.

Tom had some trouble finding Mary's house.

Tom Mary'nin evini bulmakta biraz sorun yaşadı.

Tom had trouble finding his key.

Tom anahtarını bulamadı.

The police left without finding anything.

Polis herhangi bir şey bulmadan gitti.

The Indians had difficulty finding food.

Hintliler gıda bulmakta zorlanıyorlardı.

They were stunned after finding out about his resignation.

Onlar onun istifasını öğrendikten sonra çok şaşırdılar.