Lingvanex Tranalator

Translator for


translation app

Lingvanex - your universal translation app

Translator for

Download For Free

Translation meaning & definition of the word "fellow" into Turkish language

Türk diline "fellow" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı

EnglishTurkish

Fellow

[Yoldaş]
/fɛloʊ/

noun

1. A boy or man

  • "That chap is your host"
  • "There's a fellow at the door"
  • "He's a likable cuss"
  • "He's a good bloke"
    synonym:
  • chap
  • ,
  • fellow
  • ,
  • feller
  • ,
  • fella
  • ,
  • lad
  • ,
  • gent
  • ,
  • blighter
  • ,
  • cuss
  • ,
  • bloke

1. Bir erkek ya da erkek

  • "Bu adam senin ev sahibin"
  • "Kapıda bir adam var"
  • "O sevimli bir kedi"
  • "O iyi bir adam"
    eşanlamlı:
  • adam
  • ,
  • yoldaş
  • ,
  • arkadaş
  • ,
  • delikanlı
  • ,
  • erkek
  • ,
  • havai fişek
  • ,
  • küfretmek
  • ,
  • ing

2. A friend who is frequently in the company of another

  • "Drinking companions"
  • "Comrades in arms"
    synonym:
  • companion
  • ,
  • comrade
  • ,
  • fellow
  • ,
  • familiar
  • ,
  • associate

2. Sık sık bir başkasının yanında olan bir arkadaş

  • "Içki arkadaşları"
  • "Silahlı yoldaşlar"
    eşanlamlı:
  • yoldaş
  • ,
  • tanıdık
  • ,
  • ortak

3. A person who is member of one's class or profession

  • "The surgeon consulted his colleagues"
  • "He sent e-mail to his fellow hackers"
    synonym:
  • colleague
  • ,
  • confrere
  • ,
  • fellow

3. Kişinin sınıfına veya mesleğine üye olan kişi

  • "Cerrah meslektaşlarına danıştı"
  • "Diğer bilgisayar korsanlarına e-posta gönderdi"
    eşanlamlı:
  • meslektaş
  • ,
  • yoldaş

4. One of a pair

  • "He lost the mate to his shoe"
  • "One eye was blue but its fellow was brown"
    synonym:
  • mate
  • ,
  • fellow

4. Çiftten biri

  • "Eşini ayakkabısında kaybetti"
  • "Bir gözü maviydi ama arkadaşı kahverengiydi"
    eşanlamlı:
  • arkadaş
  • ,
  • yoldaş

5. A member of a learned society

  • "He was elected a fellow of the american physiological association"
    synonym:
  • fellow

5. Öğrenilmiş bir toplumun üyesi

  • "Amerikan fizyoloji derneği üyeliğine seçildi"
    eşanlamlı:
  • yoldaş

6. An informal form of address for a man

  • "Say, fellow, what are you doing?"
  • "Hey buster, what's up?"
    synonym:
  • fellow
  • ,
  • dude
  • ,
  • buster

6. Bir erkek için gayri resmi bir adres

  • "Söyle dostum, ne yapıyorsun?"
  • "Hey buster, ne oldu?"
    eşanlamlı:
  • yoldaş
  • ,
  • züppe adam
  • ,
  • cümbüş

7. A man who is the lover of a girl or young woman

  • "If i'd known he was her boyfriend i wouldn't have asked"
    synonym:
  • boyfriend
  • ,
  • fellow
  • ,
  • beau
  • ,
  • swain
  • ,
  • young man

7. Bir kızın ya da genç bir kadının sevgilisi olan bir erkek

  • "Onun erkek arkadaşı olduğunu bilseydim sormazdım"
    eşanlamlı:
  • erkek arkadaş
  • ,
  • yoldaş
  • ,
  • sevgili
  • ,
  • çoban
  • ,
  • genç adam

Examples of using

The wood was kindled, the flames arose, and a mouldering heap of ashes was soon all that remained of Mrs Askew and her fellow martyrs.
Koru yakıldı, alevler yükseldi, ve kısa sürede bayan Askew ve arkadaş şehitleriyle ilgili geriye kalan bütün şey dökülen bir küller yığınıydı.
He's quite a nice fellow but I don't like him.
O gerçekten hoş bir arkadaş fakat ondan hoşlanmıyorum.
He is a very forgetful fellow.
O, çok unutkan bir insandır.