Translation meaning & definition of the word "fancy" into Turkish language
Türk diline "süslü" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
English⟶Turkish
Fancy
[Fantezi]/fænsi/
noun
1. Something many people believe that is false
- "They have the illusion that i am very wealthy"
- synonym:
- illusion ,
- fantasy ,
- phantasy ,
- fancy
1. Birçok insanın bunun yanlış olduğuna inandığı bir şey
- "Çok zengin olduğum yanılsamasına kapıldılar"
- eşanlamlı:
- yanılsama ,
- fantezi ,
- fantasy
2. A kind of imagination that was held by coleridge to be more casual and superficial than true imagination
- synonym:
- fancy
2. Coleridge tarafından gerçek hayal gücünden daha rahat ve yüzeysel olarak tutulan bir tür hayal gücü
- eşanlamlı:
- fantezi
3. A predisposition to like something
- "He had a fondness for whiskey"
- synonym:
- fondness ,
- fancy ,
- partiality
3. Bir şeyi sevmeye yatkınlık
- "Viskiye düşkünlüğü vardı"
- eşanlamlı:
- sevgi ,
- fantezi ,
- düşkünlük
verb
1. Imagine
- Conceive of
- See in one's mind
- "I can't see him on horseback!"
- "I can see what will happen"
- "I can see a risk in this strategy"
- synonym:
- visualize ,
- visualise ,
- envision ,
- project ,
- fancy ,
- see ,
- figure ,
- picture ,
- image
1. Hayal etmek
- Düşünmek
- Birinin aklında görmek
- "Onu at sırtında göremiyorum!"
- "Ne olacağını görebiliyorum"
- "Bu stratejide bir risk görüyorum"
- eşanlamlı:
- görselleştirmek ,
- düşünmek ,
- proje ,
- fantezi ,
- görmek ,
- figür ,
- resim ,
- görüntü
2. Have a fancy or particular liking or desire for
- "She fancied a necklace that she had seen in the jeweler's window"
- synonym:
- fancy ,
- go for ,
- take to
2. Süslü ya da özel bir beğeni ya da arzuya sahip olmak
- "Kuyumcunun penceresinde gördüğü bir kolyeyi hayal etti"
- eşanlamlı:
- fantezi ,
- almaya gitmek ,
- götürmek
adjective
1. Not plain
- Decorative or ornamented
- "Fancy handwriting"
- "Fancy clothes"
- synonym:
- fancy
1. Sade değil
- Dekoratif veya süslü
- "Süslü el yazısı"
- "Süslü kıyafetler"
- eşanlamlı:
- fantezi
Examples of using
Tom took Mary to a fancy restaurant on their anniversary.
Tom evlilik yıl dönümlerinde Mary'yi süslü bir restorana götürdü.
I never for a moment imagined I'd be able to afford to live in such a fancy house.
Böyle süslü bir evde yaşayabileceğimi bir an bile asla hayal etmedim.
He has a great fancy for travelling.
Onun seyahat için büyük bir merakı var.