Translation meaning & definition of the word "fail" into Turkish language
Türk diline "başarısız" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
English⟶Turkish
Fail
[Başarısız]/fel/
verb
1. Fail to do something
- Leave something undone
- "She failed to notice that her child was no longer in his crib"
- "The secretary failed to call the customer and the company lost the account"
- synonym:
- fail ,
- neglect
1. Bir şeyi başaramamak
- Bir şeyi geri bırak
- "Çocuğunun artık beşiğinde olmadığını fark edemedi"
- "Sekreter müşteriyi aramayı başaramadı ve şirket hesabı kaybetti"
- eşanlamlı:
- başarısız ,
- ihmal
2. Be unsuccessful
- "Where do today's public schools fail?"
- "The attempt to rescue the hostages failed miserably"
- synonym:
- fail ,
- go wrong ,
- miscarry
2. Başarısız olmak
- "Bugünün devlet okulları nerede başarısız olur?"
- "Pişineleri kurtarma girişimi sefil bir şekilde başarısız oldu"
- eşanlamlı:
- başarısız ,
- ters gitmek ,
- düşük
3. Disappoint, prove undependable to
- Abandon, forsake
- "His sense of smell failed him this time"
- "His strength finally failed him"
- "His children failed him in the crisis"
- synonym:
- fail ,
- betray
3. Hayal kırıklığına uğratmak, güvenilmez olduğunu kanıtlamak
- Terket, terk
- "Koku alma duyusu bu sefer onu başarısızlığa uğrattı"
- "Güçleri sonunda onu başarısızlığa uğrattı"
- "Çocukları onu krizde başarısızlığa uğrattı"
- eşanlamlı:
- başarısız ,
- hıyanet etmek
4. Stop operating or functioning
- "The engine finally went"
- "The car died on the road"
- "The bus we travelled in broke down on the way to town"
- "The coffee maker broke"
- "The engine failed on the way to town"
- "Her eyesight went after the accident"
- synonym:
- fail ,
- go bad ,
- give way ,
- die ,
- give out ,
- conk out ,
- go ,
- break ,
- break down
4. Çalışmayı veya çalışmayı durdurun
- "Motor sonunda gitti"
- "Araba yolda öldü"
- "Gezdiğimiz otobüs kasabaya giderken bozuldu"
- "Kahve makinesi bozuldu"
- "Motor şehre giderken arızalandı"
- "Görüşü kazadan sonra gitti"
- eşanlamlı:
- başarısız ,
- bozulmak ,
- yol vermek ,
- ölmek ,
- yaymak ,
- araya sokmak ,
- gitmek ,
- kırma ,
- bozmak
5. Be unable
- "I fail to understand your motives"
- synonym:
- fail
5. Becerememek
- "Sebeplerini anlayamıyorum"
- eşanlamlı:
- başarısız
6. Judge unacceptable
- "The teacher failed six students"
- synonym:
- fail
6. Yargıç kabul edilemez
- "Öğretmen altı öğrenci başarısız oldu"
- eşanlamlı:
- başarısız
7. Fail to get a passing grade
- "She studied hard but failed nevertheless"
- "Did i fail the test?"
- synonym:
- fail ,
- flunk ,
- bomb ,
- flush it
7. Geçer not alamamak
- "Çok çalıştı ama yine de başarısız oldu"
- "Testte başarısız mı oldum?"
- eşanlamlı:
- başarısız ,
- çakmak ,
- bomba ,
- kızartmak
8. Fall short in what is expected
- "She failed in her obligations as a good daughter-in-law"
- "We must not fail his obligation to the victims of the holocaust"
- synonym:
- fail
8. Beklenenden daha da az düşmek
- "İyi bir gelin olarak yükümlülüklerinde başarısız oldu"
- "Holokost kurbanlarına karşı yükümlülüğünü yerine getirmemeliyiz"
- eşanlamlı:
- başarısız
9. Become bankrupt or insolvent
- Fail financially and close
- "The toy company went bankrupt after the competition hired cheap mexican labor"
- "A number of banks failed that year"
- synonym:
- fail
9. Iflas etmek veya iflas etmek
- Finansal olarak başarısız ve yakın
- "Müsabaka ucuz meksika emeği kiraladıktan sonra oyuncak şirketi iflas etti"
- "O yıl birçok banka başarısız oldu"
- eşanlamlı:
- başarısız
10. Prove insufficient
- "The water supply for the town failed after a long drought"
- synonym:
- fail ,
- run out ,
- give out
10. Yetersiz kanıtlamak
- "Kasaba için su temini uzun bir kuraklıktan sonra başarısız oldu"
- eşanlamlı:
- başarısız ,
- bitmek ,
- yaymak
11. Get worse
- "Her health is declining"
- synonym:
- fail
11. Kötüleşmek
- "Sağlığı azalıyor"
- eşanlamlı:
- başarısız
Examples of using
I won't fail this time.
Bu sefer başarısız olmayacağım.
Tom thought Mary would probably fail her French test.
Tom Mary'nin Fransızca testinde muhtemelen başarısız olacağını düşünüyordu.
I'm going to fail.
Başarısız olacağım.