Translation meaning & definition of the word "explain" into Turkish language

verb

1. Make plain and comprehensible

• "He explained the laws of physics to his students"

synonym:
• explain
,
• explicate

1. Anlaşılır ve anlaşılır olun

• "Fizik yasalarını öğrencilerine açıkladı"

eşanlamlı:
• açıklamak

2. Define

• "The committee explained their plan for fund-raising to the dean"

synonym:
• explain

2. Tanımlamak

• "Komite, dekan'a bağış toplama planlarını açıkladı"

eşanlamlı:
• açıklamak

3. Serve as a reason or cause or justification of

• "Your need to sleep late does not excuse your late arrival at work"

• "Her recent divorce may explain her reluctance to date again"

synonym:
• excuse
,
• explain

3. Bir sebep, sebep veya gerekçe olarak hizmet etmek

• "Geç yatma ihtiyacın işe geç gelişini mazur göstermez"

• "Son boşanmaları, tekrar çıkma konusundaki isteksizliğini açıklayabilir"

eşanlamlı:
• özür
,
• açıklamak

Examples of using

Tom patiently tried to explain the situation to Mary.

Tom durumu sabırla Mary'ye açıklamaya çalıştı.

Tom is the only one who can explain what happened.

Tom ne olduğunu açıklayabilecek tek kişidir.

Tom didn't explain it well enough for me to understand.

Tom onu benim anlamam için yeterince iyi açıklamadı.

You'll have plenty of opportunity to explain yourself.

Kendini açıklamak için bol fırsatın olacak.

That might be difficult to explain.

Bunu açıklamak zor olabilir.

I'll explain it later.

Onu daha sonra açıklayacağım.

How many times do I have to explain this to you?

Bunu sana kaç kez açıklamak zorundayım?

Tom can't explain what happened.

Tom ne olduğunu açıklayamaz.

I'll explain it to Tom.

Tom'a açıklayacağım.

Science can't explain this.

Bilim bunu açıklayamaz.

No doctor can explain that.

Hiçbir doktor bunu açıklayamaz.

It's hard to explain.

Açıklaması zor.

I'll explain it all later.

Hepsini daha sonra açıklayacağım.

I'll explain it to you later.

Onu sana sonra açıklayacağım.

I wish I could explain it better, but I can't.

Keşke onu daha iyi açıklayabilsem ama açıklayamıyorum.

I think I can explain what's going on.

Sanırım ne olduğunu açıklayabilirim.

I think I can explain this.

Sanırım bunu açıklayabilirim.

You don't need to explain that.

Onu açıklamana gerek yok.

You don't have to explain anything.

Bir şey açıklamak zorunda değilsin.

I promise you I'll explain everything later.

Daha sonra her şeyi açıklayacağıma sana söz veriyorum.