Translation meaning & definition of the word "excess" into Turkish language
Türk diline "aşırı" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
English⟶Turkish
Excess
[Fazlalık]/ɛksɛs/
noun
1. A quantity much larger than is needed
- synonym:
- excess ,
- surplus ,
- surplusage ,
- nimiety
1. Gerekenden çok daha büyük bir miktar
- eşanlamlı:
- fazlalık ,
- nefis
2. Immoderation as a consequence of going beyond sufficient or permitted limits
- synonym:
- excess ,
- excessiveness ,
- inordinateness
2. Yeterli veya izin verilen sınırların ötesine geçmenin bir sonucu olarak ölçüsüzlük
- eşanlamlı:
- fazlalık ,
- aşırılık ,
- düzensizlik
3. The state of being more than full
- synonym:
- surfeit ,
- excess ,
- overabundance
3. Doludan fazla olma durumu
- eşanlamlı:
- şişkinlik ,
- fazlalık
4. Excessive indulgence
- "The child was spoiled by overindulgence"
- synonym:
- overindulgence ,
- excess
4. Aşırı hoşgörülü olma
- "Çocuk aşırı hoşgörü tarafından şımartıldı"
- eşanlamlı:
- aşırı hoşgörü ,
- fazlalık
adjective
1. More than is needed, desired, or required
- "Trying to lose excess weight"
- "Found some extra change lying on the dresser"
- "Yet another book on heraldry might be thought redundant"
- "Skills made redundant by technological advance"
- "Sleeping in the spare room"
- "Supernumerary ornamentation"
- "It was supererogatory of her to gloat"
- "Delete superfluous (or unnecessary) words"
- "Extra ribs as well as other supernumerary internal parts"
- "Surplus cheese distributed to the needy"
- synonym:
- excess ,
- extra ,
- redundant ,
- spare ,
- supererogatory ,
- superfluous ,
- supernumerary ,
- surplus
1. Gerekenden, istenenden veya gerekenden daha fazlası
- "Aşırı kilo vermeye çalışmak"
- "Temizlikçinin üzerinde fazladan bir değişiklik buldum"
- "Henüz müjdecilik üzerine başka bir kitap gereksiz düşünülebilir"
- "Teknolojik ilerlemeyle gereksiz hale gelen beceriler"
- "Boş odada uyumak"
- "Süpernümerer süsleme"
- "Onun gloat yapması çok üstündü"
- "Fazla (veya gereksiz) kelimeleri silin"
- "Ekstra kaburgalar ve diğer süpernümerer iç parçalar"
- "Artı peynir ihtiyaç sahiplerine dağıtıldı"
- eşanlamlı:
- fazlalık ,
- ekstra ,
- gereksiz ,
- yedek ,
- işgüzarca yapılan
Examples of using
Don't drink to excess.
İçkiyi fazla kaçırma.
He drinks to excess.
O, çok fazla içiyor.