Lingvanex Tranalator

Translator for


translation app

Lingvanex - your universal translation app

Translator for

Download For Free

Translation meaning & definition of the word "entire" into Turkish language

Türk diline "entire" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı

EnglishTurkish

Entire

[Bütün]
/ɪntaɪər/

noun

1. Uncastrated adult male horse

    synonym:
  • stallion
  • ,
  • entire

1. Yetişkin erkek at

    eşanlamlı:
  • damızlık at
  • ,
  • bütün

adjective

1. Constituting the full quantity or extent

  • Complete
  • "An entire town devastated by an earthquake"
  • "Gave full attention"
  • "A total failure"
    synonym:
  • entire
  • ,
  • full
  • ,
  • total

1. Tam miktar veya ölçüde oluşur

  • Tamamlamak
  • "Bir depremle harap olmuş bütün bir kasaba"
  • "Tam dikkat etti"
  • "Toplam bir başarısızlık"
    eşanlamlı:
  • bütün
  • ,
  • dolu
  • ,
  • toplam

2. Constituting the undiminished entirety

  • Lacking nothing essential especially not damaged
  • "A local motion keepeth bodies integral"- bacon
  • "Was able to keep the collection entire during his lifetime"
  • "Fought to keep the union intact"
    synonym:
  • integral
  • ,
  • entire
  • ,
  • intact

2. Tamamlanmamış bütünlüğü oluşturur

  • Önemli bir şey eksik değil, özellikle zarar görmemiş
  • "Yerel bir hareket, cisimleri ayrılmaz tutar" - bacon
  • "Tüm koleksiyonu hayatı boyunca saklayabildi"
  • "Birliğini sağlam tutmak için savaştı"
    eşanlamlı:
  • integral
  • ,
  • bütün
  • ,
  • bozulmamış

3. (of leaves or petals) having a smooth edge

  • Not broken up into teeth or lobes
    synonym:
  • entire

3. (yaprak veya taç yaprakları) pürüzsüz bir kenara sahip

  • Dişlere veya loblara bölünmez
    eşanlamlı:
  • bütün

4. (used of domestic animals) sexually competent

  • "An entire horse"
    synonym:
  • entire
  • ,
  • intact

4. (ev hayvanlarının kullanımı) cinsel olarak yetkin

  • "Bütün bir at"
    eşanlamlı:
  • bütün
  • ,
  • bozulmamış

Examples of using

I've never felt closer to you in my entire life than I do right now.
Bütün hayatım boyunca sana şimdi hissettiğimden daha yakın hiç hissetmedim.
Have you searched the entire house?
Tüm evi aradın mı?
I spent the entire morning filling out these forms.
Bu formları doldurarak bütün sabahı harcadım.