Translation meaning & definition of the word "end" into Turkish language

noun

1. Either extremity of something that has length

• "The end of the pier"

• "She knotted the end of the thread"

• "They rode to the end of the line"

• "The terminals of the anterior arches of the fornix"

synonym:
• end
,
• terminal

1. Uzunluğu olan bir şeyin ya ekstremitesinden

• "İskelenin sonu"

• "Ipliğin ucunu düğümledi"

• "Hattın sonuna kadar sürdüler"

• "Fornix'in ön kemerlerinin terminalleri"

eşanlamlı:
• bitirmek
,
• terminal

2. The point in time at which something ends

• "The end of the year"

• "The ending of warranty period"

synonym:
• end
,
• ending

2. Bir şeyin bittiği zamandaki nokta

• "Yıl sonu" demek"

• "Garanti süresinin sona ermesi"

eşanlamlı:
• bitirmek
,
• bitirme

3. The concluding parts of an event or occurrence

• "The end was exciting"

• "I had to miss the last of the movie"

synonym:
• end
,
• last
,
• final stage

3. Bir olayın veya olayın sonuç kısımları

• "Sonu heyecan vericiydi"

• "Filmin sonuncusunu kaçırmak zorunda kaldım"

eşanlamlı:
• bitirmek
,
• sonuncu
,
• son aşama

4. The state of affairs that a plan is intended to achieve and that (when achieved) terminates behavior intended to achieve it

• "The ends justify the means"

synonym:
• goal
,
• end

4. Bir planın gerçekleştirmeyi amaçladığı ve (başarıldığında) bunu başarmaya yönelik davranışı sona erdiren durum

• "Sonlar araçları haklı çıkarır"

eşanlamlı:
• hedef
,
• bitirmek

5. A final part or section

• "We have given it at the end of the section since it involves the calculus"

• "Start at the beginning and go on until you come to the end"

synonym:
• end

5. Son bölüm veya bölüm

• "Kalkülüsü içerdiği için bölümün sonunda verdik"

• "Baştan başla ve sonuna gelene kadar devam et"

eşanlamlı:
• bitirmek

6. A final state

• "He came to a bad end"

• "The so-called glorious experiment came to an inglorious end"

synonym:
• end
,
• destruction
,
• death

6. Son bir eyalet

• "Kötü bir sona geldi"

• "Sözde görkemli deney, dehşet verici bir sona geldi"

eşanlamlı:
• bitirmek
,
• yıkım
,
• ölüm

7. The surface at either extremity of a three-dimensional object

• "One end of the box was marked `this side up'"

synonym:
• end

7. Üç boyutlu bir nesnenin her iki ekstremitesindeki yüzey

• "Kutunun bir ucu `this side up' olarak işaretlendi'"

eşanlamlı:
• bitirmek

8. (football) the person who plays at one end of the line of scrimmage

• "The end managed to hold onto the pass"

synonym:
• end

8. (futbol) suçlama çizgisinin bir ucunda oynayan kişi

• "Sonu geçişi tutmayı başardı"

eşanlamlı:
• bitirmek

9. A boundary marking the extremities of something

• "The end of town"

synonym:
• end

9. Bir şeyin ekstremitelerini işaretleyen bir sınır

• "Şehir sonu" demek"

eşanlamlı:
• bitirmek

10. One of two places from which people are communicating to each other

• "The phone rang at the other end"

• "Both ends wrote at the same time"

synonym:
• end

10. İnsanların birbirleriyle iletişim kurduğu iki yerden biri

• "Telefon diğer uçta çaldı"

• "Her iki son da aynı anda yazdı"

eşanlamlı:
• bitirmek

11. The part you are expected to play

• "He held up his end"

synonym:
• end

11. Oynamanız beklenen rol

• "Sonunu kaldırdı"

eşanlamlı:
• bitirmek

12. The last section of a communication

• "In conclusion i want to say..."

synonym:
• conclusion
,
• end
,
• close
,
• closing
,
• ending

12. Bir iletişimin son bölümü

• "Sonuçta söylemek istiyorum..."

eşanlamlı:
• sonuç
,
• bitirmek
,
• kapatmak
,
• kapanış
,
• bitirme

13. A piece of cloth that is left over after the rest has been used or sold

synonym:
• end
,
• remainder
,
• remnant
,
• oddment

13. Geri kalanı kullanıldıktan veya satıldıktan sonra kalan bir bez parçası

eşanlamlı:
• bitirmek
,
• geri kalan
,
• kalıntı
,
• tuhaflık

14. (american football) a position on the line of scrimmage

• "No one wanted to play end"

synonym:
• end

14. (amerikan futbolu) suçlama çizgisinde bir pozisyon

• "Kimse sonunu oynamak istemez"

eşanlamlı:
• bitirmek

verb

1. Have an end, in a temporal, spatial, or quantitative sense

• Either spatial or metaphorical

• "The bronchioles terminate in a capillary bed"

• "Your rights stop where you infringe upon the rights of other"

• "My property ends by the bushes"

• "The symphony ends in a pianissimo"

synonym:
• end
,
• stop
,
• finish
,
• terminate
,
• cease

1. Zamansal, mekansal veya nicel anlamda bir sona sahip olun

• Mekansal veya mecazi olarak

• "Bronşioller kılcal bir yatakta sonlanır"

• "Haklarınız, başkalarının haklarını ihlal ettiğiniz yerde durur"

• "Mülküm çalıların yanında bitiyor"

• "Senfoni bir pianissimo ile biter"

eşanlamlı:
• bitirmek
,
• durdurmak
,
• sonlandırmak

2. Bring to an end or halt

• "She ended their friendship when she found out that he had once been convicted of a crime"

• "The attack on poland terminated the relatively peaceful period after ww i"

synonym:
• end
,
• terminate

2. Sona erdir ya da durdur

• "Bir zamanlar bir suçtan hüküm giydiğini öğrendiğinde arkadaşlıklarını sona erdirdi"

• "Polonya'ya yapılan saldırı, i. dünya savaşı'ndan sonraki nispeten barışçıl dönemi sona erdirdi"

eşanlamlı:
• bitirmek
,
• sonlandırmak

3. Be the end of

• Be the last or concluding part of

• "This sad scene ended the movie"

synonym:
• end
,
• terminate

3. Sonu olmak

• Son veya son parçası olun

• "Bu hüzünlü sahne filmi bitirdi"

eşanlamlı:
• bitirmek
,
• sonlandırmak

4. Put an end to

• "The terrible news ended our hopes that he had survived"

synonym:
• end

4. Son vermek

• "Korkunç haberler, onun hayatta kaldığı umutlarımızı sona erdirdi"

eşanlamlı:
• bitirmek

Examples of using

Have you read the whole paper from beginning to end?

Baştan sona tüm kağıdı okudun mu?

In the end, Tom had to bite the bullet and take responsibility for his actions.

Sonunda Tom kabullenmek zorunda kaldı ve yaptığı eylemlerin sorumluluğunu almak zorunda kaldı.

Friday is the end.

Cuma son.

I want to end this.

Buna bir son vermek istiyorum.

Football is a simple game. 22 men chase a ball for 90 minutes, and at the end the Germans always win.

Futbol basit bir oyundur. 22 kişi bir topun peşin koşar ve sonunda da daima Almanlar kazanır.

Football is a simple game. 22 men chase a ball for 90 minutes, and at the end the Germans always win.

Futbol basit bir oyundur.22 Adam bir topun peşinden 90 dakika boyunca koşar ve sonunda hep Almanların kazandığı bir oyundur.

I never thought it would end like this.

Onun böyle biteceğini hiç düşünmedim.

It didn't end well.

O iyi sona ermedi.

I'll be damned, if by the end of the movie the chef doesn't turn out to be the killer.

Filmin sonunda aşçı katil çıkmazsa ben ne olayım!

How did you end up in Boston?

Peki nasıl oldu da Boston'a geldin?

It did not end well.

O iyi bitmedi.

Death is the door that brings this mortal life that we have lived to an end and opens out to the eternal life to come.

Ölüm, yaşadığımız bu fani hayatın sona ermesi ve ebedi olan ahiret hayatına açılan kapıdır.

This is not going to end well.

Bu işin sonu iyi değil.

This is not going to end well.

Bu iş iyi bitmeyecek.

This is not going to end well.

Bunun sonu iyi değil.

I want your answer by the end of the day.

Gün sonuna kadar cevabını istiyorum.

For them, it was the end.

Onlar için bu sondu.

You say that you're afraid of being disliked by other people, but you have some people that you dislike yourself, don't you? Arithmetically speaking, there are an equal number of people who you don't like that don't like you back. I'm not saying that if you end your dislike of someone, someone else will stop disliking you as well; it's just that you can't change the fact that if you dislike someone, then someone else dislikes you as well. Your life will go much smoother if you just give up and accept that t

Diğer insanlar tarafından nefret edilmekten korktuğunu söylüyorsun fakat bizzat senin de hoşlanmadığın bazı insanlar vardır, değil mi? Rakamsal olarak konuşursak, senin hoşlanmadığın ve senden hoşlanmayan eşit sayıda insan vardır. Birisiyle ilgili nefretinden vazgeçsen, başka biri de senden nefret etmekten vazgeçecektir demiyorum; bu sadece sen birinden nefret edersen, o zaman başka biri de senden nefret eder gerçeğini değiştiremezsin anlamına gelir. Sadece vazgeçip ve o gerçeği kabul edersen hayat çok daha

My driver's license expires at the end of this month.

Sürücü lisansım bu ayın sonunda sona eriyor.

Let's end this debate.

Bu tartışmayı bitirelim.