Translation meaning & definition of the word "embrace" into Turkish language
Türk diline "embrace" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
English⟶Turkish
Embrace
[Kucaklaşmak]/ɛmbres/
noun
1. The act of clasping another person in the arms (as in greeting or affection)
- synonym:
- embrace ,
- embracing ,
- embracement
1. Kollarda başka bir kişiyi kenetleme eylemi (tebrik veya şefkatte olduğu gibi)
- eşanlamlı:
- kucaklamak ,
- kucaklayan ,
- kucaklama
2. The state of taking in or encircling
- "An island in the embrace of the sea"
- synonym:
- embrace
2. Alma veya kuşatma durumu
- "Denizin kucağında bir ada"
- eşanlamlı:
- kucaklamak
3. A close affectionate and protective acceptance
- "His willing embrace of new ideas"
- "In the bosom of the family"
- synonym:
- embrace ,
- bosom
3. Yakın bir sevgi ve koruyucu kabul
- "Yeni fikirleri istekli kucaklaması"
- "Ailenin bağrında"
- eşanlamlı:
- kucaklamak ,
- göğüs
verb
1. Include in scope
- Include as part of something broader
- Have as one's sphere or territory
- "This group encompasses a wide range of people from different backgrounds"
- "This should cover everyone in the group"
- synonym:
- embrace ,
- encompass ,
- comprehend ,
- cover
1. Kapsamına almak
- Daha geniş bir şeyin parçası olarak dahil edin
- Kişinin küresi veya bölgesi olarak sahip olun
- "Bu grup, farklı geçmişlerden gelen çok çeşitli insanları kapsar"
- "Bu gruptaki herkesi kapsamalı"
- eşanlamlı:
- kucaklamak ,
- kapsamak ,
- anlamak ,
- örtü
2. Squeeze (someone) tightly in your arms, usually with fondness
- "Hug me, please"
- "They embraced"
- "He hugged her close to him"
- synonym:
- embrace ,
- hug ,
- bosom ,
- squeeze
2. Kollarınızda sıkıca sıkın (birini), genellikle düşkünlükle
- "Kalçala beni, lütfen"
- "Kapıştılar" demek"
- "Ona yakın sarıldı"
- eşanlamlı:
- kucaklamak ,
- sarılma ,
- göğüs ,
- sıkmak
3. Take up the cause, ideology, practice, method, of someone and use it as one's own
- "She embraced catholicism"
- "They adopted the jewish faith"
- synonym:
- espouse ,
- embrace ,
- adopt ,
- sweep up
3. Birinin nedenini, ideolojisini, pratiğini, yöntemini ele alın ve onu kendi olarak kullanın
- "Katolikliği benimsedi"
- "Yahudi inancını benimsediler"
- eşanlamlı:
- benimsemek ,
- kucaklamak ,
- süpürüp gitmek
Examples of using
People need to be aware of their differences, but also embrace their commonness.
İnsanların farklılıklarının farkında olması gerekir, ama aynı zamanda onları yaygınlığını da kucaklamalılar.