Examples of using
That lady is over eighty.
O bayan seksenin üzerindedir.
Tom certainly doesn't look like he's over eighty.
Tom kesinlikle seksenin üzerindeymiş gibi görünmüyor.
It was eighty meters long.
O, seksen metre uzunluğunda idi.
Life would be infinitely happier if we could only be born at the age of eighty and gradually approach eighteen.
Sadece seksen yaşında doğabilseydik ve yavaş yavaş on sekiz yaşına varabilseydik, yaşamımız çok daha mutlu olurdu.
Ten, twenty, thirty, forty, fifty, sixty, seventy, eighty, ninety, one hundred.
On,yirmi,otuz,kırk,elli,altmış,yetmiş seksen,doksan,yüz.
Ten, twenty, thirty, forty, fifty, sixty, seventy, eighty, ninety, one hundred.
On, yirmi, otuz, kırk, elli, altmış, yetmiş, seksen, doksan, yüz.
Ten, twenty, thirty, forty, fifty, sixty, seventy, eighty, ninety, hundred.
On, yirmi, otuz, kırk, elli, altmış, yetmiş, seksen, doksan, yüz.
She must be over eighty.
O, seksenin üzerinde olmalı.
They finished eighty miles' journey.
Onlar seksen millik yolculuğu tamamladılar.
He drove the car at eighty kilometers an hour.
Arabayı saatte seksen kilometre hızla sürdü.
He has traveled around the world in eighty days by himself.
O, tek başına seksen günde dünyayı gezdi.
My grandfather died of a disease at eighty.
Büyükbabam seksen yaşında bir hastalık nedeniyle hayatını kaybetti.
My grandfather is over eighty years old, but he is a good walker.
Büyükbabam seksen yaşın üzerindedir fakat o iyi bir yürüyücüdür.
The tropical rainforests, located in a narrow region near the equator, are disappearing so fast that by the year 2000 eighty percent of them may be gone.
Ekvatora yakın dar bir bölgede bulunan,tropik yağmur ormanları o kadar hızlı yok oluyorlar ki 2000 yılına kadar onların yüzde sekseni gitmiş olabilir.
The tropical rainforests, located in a narrow region near the equator, are disappearing so fast that by the year 2000 eighty percent of them may be gone.
Ekvatora yakın dar bir bölgede bulunan, tropik yağmur ormanları o kadar hızlı yok oluyorlar ki 2000 yılına kadar onların % 80 yok olabilir.
Though he is over eighty, he is still healthy.
Seksenden fazla olmasına rağmen hâlâ sağlıklı.
He lived to be eighty years old.
O, seksen yaşına kadar yaşadı.
My grandfather is still active at eighty.
Büyük babam seksen yaşında hâlâ aktif.
We purchased a new house for eighty thousand dollars.
Seksen bin dolara yeni bir ev satın aldık.
If I were eighty and she were still alive, I would be getting the same admonition.
Eğer ben seksen yaşında olsaydım ve o hâlâ yaşasaydı, aynı öğüdü alacaktım.