Examples of using
I'm only eighteen.
Sadece on sekiz yaşındayım.
I'm over eighteen.
18 yaşın üzerindeyim.
You can get a car license after you turn eighteen.
On sekiz yaşına girdikten sonra sürücü belgesi alabilirsin.
Tom can't be over thirty. He looks like he's about eighteen.
Tom otuzu aşkın olamaz O yaklaşık on sekiz gibi görünüyor.
When Tom was eighteen, he decided that he wanted to become a soldier.
Tom on sekiz yaşındayken, bir asker olmak istediğine karar verdi.
Bronisław is eighteen years old.
Bronisław, 18 yaşında.
I am eighteen years old.
On sekiz yaşındayım.
Life would be infinitely happier if we could only be born at the age of eighty and gradually approach eighteen.
Sadece seksen yaşında doğabilseydik ve yavaş yavaş on sekiz yaşına varabilseydik, yaşamımız çok daha mutlu olurdu.
Someone told me that Albert Einstein said, "Common sense is the collection of prejudices acquired by age eighteen. "
Birisi bana Albert Einstein'ın "Sağduyu on sekiz yaşında kazanılan ön yargıların birikimidir." dediğini söyledi.
He is eighteen months old.
O on sekiz aylık.
Ten, eleven, twelve, thirteen, fourteen, fifteen, sixteen, seventeen, eighteen, nineteen, twenty.
On, on bir, on iki, on üç, on dört, on beş, on altı, on yedi, on sekiz, on dokuz, yirmi.
Ten, eleven, twelve, thirteen, fourteen, fifteen, sixteen, seventeen, eighteen, nineteen, twenty.
On bir, on iki, on üç, on dört, on beş, on altı, on yedi, on sekiz, on dokuz, yirmi.
She is eighteen at most.
O en çok on sekizdir.
I am eighteen years old.
Ben on sekiz yaşındayım.
I am eighteen years old.
Ben 18 yaşındayım.
We graduate from high school at eighteen.
On sekiz yaşında liseden mezun oluruz.
If he could pass for eighteen years old, he'd join the army.
O, on sekiz yaşında kabul edilebilse, orduya katılır.
Sam joined the army when he was eighteen.
Sam on sekiz yaşındayken orduya katıldı.
I was eighteen then.
O zaman on sekiz yaşındaydım.
