Translation meaning & definition of the word "drew" into Turkish language

noun

1. United states actor (born in ireland)

• Father of georgiana emma barrymore (1827-1862)

synonym:
• Drew
,
• John Drew

1. Amerika birleşik devletleri aktör (doğum i̇rlanda)

• Georgiana'nın babası emma barrymore (1827-1862)

eşanlamlı:
• Draw
,
• John Drew

Examples of using

Tom and Mary both drew their guns.

Tom'la Mary'nin ikisi de silahlarını çekti.

In her notebook, she drew a copy of the picture that was in the book.

O, defterinde kitaptaki bir resmin kopyesini çizmişti.

An ash-colored rabbit appeared and as soon as I drew near, it hopped and ran into the woods again.

Kül rengi bir tavşan ortaya çıktı ve ben yaklaşır yaklaşmaz zıplayıp tekrar ormana doğru koştu.

Tom drew a happy face on the cover of his notebook.

Tom defterinin kapağına mutlu bir yüz çizdi.

Tom drew his gun and shot.

Tom silahını çekti ve ateş etti.

He drew a chair near her.

O onun yanına bir sandalye çekti.

Tom drew a straight line on the paper.

Tom kağıda düz bir çizgi çizdi.

She drew her gun and said:

Silahını çekti ve dedi :

Who drew it?

Onu kim çizdi?

Is this a picture that he drew by himself?

Bu onun kendi yaptığı bir resim mi?

Is this a picture that you yourself drew?

Bu, kendi çizdiğin bir resim midir?

Is this a picture that you drew by yourself?

Bu kendi çizdiğin bir resim midir?

This is a picture that he himself drew.

Bu kendisinin çizdiği bir resimdir.

There is a picture that he himself drew.

Kendisinin çizdiği bir resim var.

Christmas drew near.

Noel yaklaştı.

The card you drew was a red, wasn't it?

Çektiğin kart bir kırmızıydı, değil mi?

The lawyer drew up my will.

Avukat benim vasiyetimi düzenledi.

The story drew to a conclusion.

Hikaye bir sonuca ulaştı.

She drew the chair towards her.

O sandalyeyi ona doğru çekti.

He drew a straight line on the wall.

Duvarda düz bir çizgi çizdi.