Translation meaning & definition of the word "drawer" into Turkish language

noun

1. A boxlike container in a piece of furniture

• Made so as to slide in and out

synonym:
• drawer

1. Bir mobilya parçasında kutu benzeri bir kap

• İçeri girip çıkacak şekilde yapılmış

eşanlamlı:
• çekmece

2. The person who writes a check or draft instructing the drawee to pay someone else

synonym:
• drawer

2. Draweye başka birine ödeme yapmasını söyleyen bir çek veya taslak yazan kişi

eşanlamlı:
• çekmece

3. An artist skilled at drawing

synonym:
• draftsman
,
• drawer

3. Çizim konusunda yetenekli bir sanatçı

eşanlamlı:
• ressam
,
• çekmece

Examples of using

Tom opened the cabinet drawer and pulled out a folder.

Tom kabin çekmecesini açtı ve bir klasör çıkardı.

Tom opened his desk drawer, pulled a gun out, and aimed it at Mary.

Tom masa çekmecesini açtı bir silah çıkarttı ve onu Mary'ye doğrulttu.

Tom opened a desk drawer and pulled out a flask.

Tom masa çekmecesini açtı ve küçük bir şişe çıkardı.

Tom locked the drawer and put the key his pocket.

Tom çekmeceyi kilitledi ve anahtarı cebine koydu.

Tom took a can opener out of the drawer.

Tom çekmeceden bir kutu açacağı çıkardı.

Tom took a butcher knife out of the drawer.

Tom çekmeceden bir kasap bıçağı çıkardı.

Tom reached into his desk drawer and took out a medicine bottle.

Tom masasının çekmecesine uzandı ve bir ilaç şişesi çıkardı.

Tom quickly opened the drawer and pulled out a gun.

Tom hızla çekmeceyi açtı ve bir silah çıkardı.

Tom pulled a bottle of bourbon out of his desk drawer.

Tom masasının çekmecesinden bir şişe burbon çıkardı.

I opened the drawer.

Çekmeceyi açtım.

I opened the drawer to get a pencil.

Bir kurşun kalem almak için çekmeceyi açtım.

Close that drawer.

O çekmeceyi kapat.

Tom spent fifteen minutes trying to pry open the drawer with a crowbar, but he couldn't get it opened.

Tom çekmeceyi bir levye ile kaldırarak açmaya çalışarak on beş dakika harcadı fakat onu açamadı.

Put these dishes inside the drawer, please.

Bu kapları çekmeceye koyun lütfen.

Tom unlocked the drawer.

Tom çekmecenin kilidini açtı.

Tom wants to see what's in the drawer.

Tom çekmecede ne olduğunu görmek istiyor.

Tom has a drawer full of USB cables.

Tom'un USB kabloları ile dolu bir çekmecesi var.

Tom took a knife out of a drawer in the kitchen.

Tom mutfakta bir çekmeceden bir bıçak çıkardı.

Tom found the drawer empty.

Tom çekmeceyi boş buldu.

I usually toss my loose change into my desk drawer.

Bozuk paramı genellikle masamın çekmecesine atarım.