Lingvanex Tranalator

Translator for


translation app

Lingvanex - your universal translation app

Translator for

Download For Free

Translation meaning & definition of the word "drain" into Turkish language

Türk diline "dren" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı

EnglishTurkish

Drain

[Boşaltmak]
/dren/

noun

1. Emptying something accomplished by allowing liquid to run out of it

    synonym:
  • drain
  • ,
  • drainage

1. Sıvının dışarı akmasına izin vererek gerçekleştirilen bir şeyi boşaltmak

    eşanlamlı:
  • akıtmak
  • ,
  • drenaj

2. Tube inserted into a body cavity (as during surgery) to remove unwanted material

    synonym:
  • drain

2. İstenmeyen materyali çıkarmak için bir vücut boşluğuna (ameliyat sırasında olduğu gibi) yerleştirilen tüp

    eşanlamlı:
  • akıtmak

3. A pipe through which liquid is carried away

    synonym:
  • drain
  • ,
  • drainpipe
  • ,
  • waste pipe

3. Sıvının taşındığı bir boru

    eşanlamlı:
  • akıtmak
  • ,
  • drenaj borusu
  • ,
  • atık su borusu

4. A gradual depletion of energy or resources

  • "A drain on resources"
  • "A drain of young talent by emigration"
    synonym:
  • drain

4. Enerji veya kaynakların kademeli olarak tükenmesi

  • "Kaynaklarda bir drenaj"
  • "Genç yetenek göçü"
    eşanlamlı:
  • akıtmak

verb

1. Flow off gradually

  • "The rain water drains into this big vat"
    synonym:
  • drain
  • ,
  • run out

1. Yavaş yavaş akmak

  • "Yağmur suyu bu büyük fıçıya akar"
    eşanlamlı:
  • akıtmak
  • ,
  • bitmek

2. Deplete of resources

  • "The exercise class drains me of energy"
    synonym:
  • drain

2. Kaynakları tüketmek

  • "Egzersiz dersi beni enerjiden arındırıyor"
    eşanlamlı:
  • akıtmak

3. Empty of liquid

  • Drain the liquid from
  • "We drained the oil tank"
    synonym:
  • drain

3. Sıvıdan arındırılmış

  • Sıvıyı boşaltmak
  • "Yağ tankını boşalttık"
    eşanlamlı:
  • akıtmak

4. Make weak

  • "Life in the camp drained him"
    synonym:
  • enfeeble
  • ,
  • debilitate
  • ,
  • drain

4. Zayıflatmak

  • "Kamptaki hayat onu boşalttı"
    eşanlamlı:
  • enfeksiyöz
  • ,
  • zayıflatmak
  • ,
  • akıtmak

Examples of using

The drain was clogged.
Drenaj tıkanmıştı.