Translation meaning & definition of the word "dim" into Turkish language
Türk diline "dim" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
English⟶Turkish
Dim
[Sönük]/dɪm/
verb
1. Switch (a car's headlights) from a higher to a lower beam
- synonym:
- dim ,
- dip
1. Daha yüksekten daha düşük bir ışına geçiş (bir arabanın farları)
- eşanlamlı:
- sönük ,
- batırmak
2. Become dim or lusterless
- "The lights dimmed and the curtain rose"
- synonym:
- dim
2. Loş veya parlak olun
- "Işıklar söndü ve perde yükseldi"
- eşanlamlı:
- sönük
3. Make dim or lusterless
- "Time had dimmed the silver"
- synonym:
- dim
3. Loş veya parlak olun
- "Zaman gümüşü karartmıştı"
- eşanlamlı:
- sönük
4. Make dim by comparison or conceal
- synonym:
- blind ,
- dim
4. Karşılaştırma veya gizleme ile karartır
- eşanlamlı:
- kör etmek ,
- sönük
5. Become vague or indistinct
- "The distinction between the two theories blurred"
- synonym:
- blur ,
- dim ,
- slur
5. Belirsiz veya belirsiz olun
- "İki teori arasındaki ayrım bulanıklaştı"
- eşanlamlı:
- bulanıklaştırmak ,
- sönük ,
- lekelemek
adjective
1. Lacking in light
- Not bright or harsh
- "A dim light beside the bed"
- "Subdued lights and soft music"
- synonym:
- dim ,
- subdued
1. Işıksız
- Parlak veya sert değil
- "Yatağın yanında loş bir ışık"
- "Yukarıdaki ışıklar ve yumuşak müzik"
- eşanlamlı:
- sönük ,
- bastırılmış
2. Lacking clarity or distinctness
- "A dim figure in the distance"
- "Only a faint recollection"
- "Shadowy figures in the gloom"
- "Saw a vague outline of a building through the fog"
- "A few wispy memories of childhood"
- synonym:
- dim ,
- faint ,
- shadowy ,
- vague ,
- wispy
2. Netlik veya farklılıktan yoksun
- "Uzakta loş bir figür"
- "Sadece zayıf bir hatıra"
- "Kasvetteki gölgeli figürler"
- "Sis içinde bir binanın belirsiz bir taslağını gördüm"
- "Çocukluğun birkaç bilgece anı"
- eşanlamlı:
- sönük ,
- gölgeli ,
- belirsiz ,
- ufacık
3. Made dim or less bright
- "The dimmed houselights brought a hush of anticipation"
- "Dimmed headlights"
- "We like dimmed lights when we have dinner"
- synonym:
- dimmed ,
- dim
3. Loş veya daha az parlak yapılmış
- "Karartılmış houselights beklenti bir sessizlik getirdi"
- "Kalıplaşmış farlar"
- "Akşam yemeği yerken sönük ışıkları severiz"
- eşanlamlı:
- donuk ,
- sönük
4. Offering little or no hope
- "The future looked black"
- "Prospects were bleak"
- "Life in the aran islands has always been bleak and difficult"- j.m.synge
- "Took a dim view of things"
- synonym:
- black ,
- bleak ,
- dim
4. Çok az umut vermek ya da hiç umut etmemek
- "Gelecek siyah görünüyordu"
- "Öngörüler kasvetliydi"
- "Aran adaları'nda yaşam her zaman kasvetli ve zor olmuştur"- j.m.synge
- "Şeylerin loş bir görünümünü aldı"
- eşanlamlı:
- siyah ,
- ümitsiz ,
- sönük
5. Slow to learn or understand
- Lacking intellectual acuity
- "So dense he never understands anything i say to him"
- "Never met anyone quite so dim"
- "Although dull at classical learning, at mathematics he was uncommonly quick"- thackeray
- "Dumb officials make some really dumb decisions"
- "He was either normally stupid or being deliberately obtuse"
- "Worked with the slow students"
- synonym:
- dense ,
- dim ,
- dull ,
- dumb ,
- obtuse ,
- slow
5. Öğrenmek veya anlamak için yavaş
- Entelektüel keskinlik eksikliği
- "O kadar yoğun ki ona söylediğim hiçbir şeyi anlamıyor"
- "Hiç bu kadar sönük biriyle tanışmadım"
- "Klasik öğrenmede sıkıcı olmasına rağmen, matematikte o nadiren hızlıydı"- thackeray
- "Aptal yetkililer gerçekten aptalca kararlar veriyor"
- "Ya normalde aptaldı ya da kasten obtuse"
- "Yavaş öğrencilerle çalıştı"
- eşanlamlı:
- yoğun ,
- sönük ,
- sıkıcı ,
- aptal ,
- duygusuz ,
- yavaş
Examples of using
You shouldn't read a book in a room this dim.
Bu kadar loş bir odada kitap okumamalısın.
I saw his face in the dim light.
Onun yüzünü loş bir ışıkta gördüm.
I have a dim memory of my grandmother.
Büyükannemi hayal meyal hatırlıyorum.