Translation meaning & definition of the word "diet" into Turkish language

noun

1. A prescribed selection of foods

synonym:
• diet

1. Reçeteli yiyecek seçimi

eşanlamlı:
• diyet

2. A legislative assembly in certain countries (e.g., japan)

synonym:
• diet

2. Belirli ülkelerde bir yasama meclisi (örneğin, japonya)

eşanlamlı:
• diyet

3. The usual food and drink consumed by an organism (person or animal)

synonym:
• diet

3. Bir organizma (kişi veya hayvan) tarafından tüketilen normal yiyecek ve içecek

eşanlamlı:
• diyet

4. The act of restricting your food intake (or your intake of particular foods)

synonym:
• diet
,
• dieting

4. Gıda alımınızı kısıtlama eylemi (veya belirli yiyecekleri alımınız)

eşanlamlı:
• diyet

verb

1. Follow a regimen or a diet, as for health reasons

• "He has high blood pressure and must stick to a low-salt diet"

synonym:
• diet

1. Sağlık nedenleriyle olduğu gibi bir rejim veya diyet uygulayın

• "Yüksek tansiyonu var ve düşük tuzlu bir diyete bağlı kalmalı"

eşanlamlı:
• diyet

2. Eat sparingly, for health reasons or to lose weight

synonym:
• diet

2. Sağlık nedenleriyle veya kilo vermek için az miktarda yiyin

eşanlamlı:
• diyet

Examples of using

We should all go on a diet together.

Hep birlikte bir diyete gitmeliyiz.

Tom is on a diet.

Tom diyette.

I've decided to go on a diet.

Diyete başlamaya karar verdim.

Are you on a diet?

Diyette misiniz?

I have to lose weight, so I'm going on a diet.

Kilo vermem lazım, bu yüzden diyet yapacağım.

Tom has to go on a diet.

Tom diyet yapmak zorunda.

The doctor told Tom he needed to eat a more balanced diet.

Doktor Tom'a daha dengeli bir diyet yemesi gerektiğini söyledi.

Tom decided to go on a diet and lose some weight.

Tom diyet yapmaya ve biraz zayıflamaya karar verdi.

Tom ate what many people call a healthy diet.

Tom birçok insanın sağlıklı bir diyet dediğini yedi.

Tom has been on a diet for three months.

Tom üç aydır diyette.

Tom is on a low-fat, high-protein diet.

Tom düşük-yağlı, yüksek-proteinli diyet yapıyor.

Tom's diet is deficient in protein.

Tom'un diyeti proteinden yoksun.

You might want to try going on a diet.

Bir diyet yapmayı denemek isteyebilirsin.

She makes sure that her family eats a balanced diet.

Ailesinin dengeli bir diyet yaptığından emin.

I think it's time for me to consider going on a diet.

Sanırım bir diyet yapmayı düşünmemin zamanıdır.

She feeds her dog a meat-free diet.

O, köpeğini etsiz bir diyetle besler.

She advised him to go on a strict diet.

O ona sıkı bir diyet yapmasını tavsiye etti.

She's on a diet.

O diyet yapıyor.

Tom's diet resulted in weight loss.

Tom'un diyeti kilo kaybıyla sonuçlandı.