Translation meaning & definition of the word "devoted" into Turkish language

adjective

1. Zealous in devotion or affection

• "A devoted husband and father"

• "Devoted friends"

synonym:
• devoted

1. Bağlılık veya sevgi içinde gayretli

• "Saf bir koca ve baba"

• "Oyulmuş arkadaşlar"

eşanlamlı:
• sadık

2. (followed by `to') dedicated exclusively to a purpose or use

• "Large sums devoted to the care of the poor"

• "A life devoted to poetry"

synonym:
• devoted(p)

2. (`to'nun ardından) yalnızca bir amaca veya kullanıma adanmıştır

• "Fakirlerin bakımına ayrılmış büyük meblağlar"

• "Şiire adanmış bir hayat"

eşanlamlı:
• özverili(p)

Examples of using

Tom and Mary are very devoted to each other.

Tom ve Mary birbirlerine çok bağlılar.

My teacher told me that I should've devoted more time to preparing my speech.

Öğretmenim bana konuşmamı hazırlarken daha fazla zaman ayırmam gerektiğini söyledi.

Tom is devoted.

Tom sadık.

He devoted a lot of time to study.

Çalışmaya çok zaman ayırdı.

Tom devoted his life to helping the poor.

Tom bütün hayatını fakirlere yardım etmeye adadı.

Tom devoted his whole life to public service.

Tom bütün hayatını kamu hizmetine adadı.

Tom devoted his whole life to studying sharks.

Tom bütün hayatını köpek balıklarını araştırmaya adadı.

She just had to use her Puss-In-Boots look and I was her devoted servant.

O sadece Çizmeli Kedi görüntüsünü kullanmak zorunda kaldı. Ben onun sadık uşağıydım.

Tom and Mary are devoted to each other.

Tom ve Mary kendilerini birbirlerine adadılar.

She devoted herself to him.

O, kendini ona adadı.

She is devoted to her husband.

Kendini kocasına adamıştır.

She devoted her life to working among the poor.

O, hayatını fakirlerin arasında çalışmaya adadı.

She devoted herself to her children.

Kendisini çocuklarına adadı.

She is devoted to her children.

O, kendini çocuklarına adamıştır.

She is devoted to her three children.

Üç çocuğa içten bağlıdır.

She devoted her time to the study of music.

Vaktini müzik çalışmasına adadı.

She devoted her life to music.

O, hayatını müziğe adadı.

She devoted her life to education.

Hayatını eğitime adadı.

She devoted herself to the volunteer activity.

O, gönüllü faaliyetine kendini adamış.

She is devoted to sport.

O spora düşkündür.