Lingvanex Tranalator

Translator for


translation app

Lingvanex - your universal translation app

Translator for

Download For Free

Translation meaning & definition of the word "devil" into Turkish language

Türk diline "şeytan" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı

EnglishTurkish

Devil

[Şeytan]
/dɛvəl/

noun

1. (judeo-christian and islamic religions) chief spirit of evil and adversary of god

  • Tempter of mankind
  • Master of hell
    synonym:
  • Satan
  • ,
  • Old Nick
  • ,
  • Devil
  • ,
  • Lucifer
  • ,
  • Beelzebub
  • ,
  • the Tempter
  • ,
  • Prince of Darkness

1. (judeo-hristiyan ve i̇slam dinleri) kötülüğün baş ruhu ve tanrı'nın düşmanı

  • Insanlığın fırtınası
  • Cehennem efendisi
    eşanlamlı:
  • Şeytan
  • ,
  • Yaşlı Nick
  • ,
  • Kibrit
  • ,
  • İblis
  • ,
  • en Tempter
  • ,
  • Karanlığın Prensi

2. An evil supernatural being

    synonym:
  • devil
  • ,
  • fiend
  • ,
  • demon
  • ,
  • daemon
  • ,
  • daimon

2. Kötü bir doğaüstü varlık

    eşanlamlı:
  • şeytan
  • ,
  • uzman
  • ,
  • demon
  • ,
  • iblis
  • ,
  • daimon

3. A word used in exclamations of confusion

  • "What the devil"
  • "The deuce with it"
  • "The dickens you say"
    synonym:
  • devil
  • ,
  • deuce
  • ,
  • dickens

3. Karışıklık ünlemlerinde kullanılan bir kelime

  • "Ne şeytan"
  • "Onunla ikili"
  • "Söylediğin sikenler"
    eşanlamlı:
  • şeytan
  • ,
  • ikili
  • ,
  • dickens

4. A rowdy or mischievous person (usually a young man)

  • "He chased the young hellions out of his yard"
    synonym:
  • hellion
  • ,
  • heller
  • ,
  • devil

4. Kabadayı veya yaramaz bir kişi (genellikle genç bir adam)

  • "Genç cehennemleri bahçesinden kovaladı"
    eşanlamlı:
  • hellion
  • ,
  • heller
  • ,
  • şeytan

5. A cruel wicked and inhuman person

    synonym:
  • monster
  • ,
  • fiend
  • ,
  • devil
  • ,
  • demon
  • ,
  • ogre

5. Zalim, kötü ve insanlık dışı bir insan

    eşanlamlı:
  • canavar
  • ,
  • uzman
  • ,
  • şeytan
  • ,
  • demon

verb

1. Cause annoyance in

  • Disturb, especially by minor irritations
  • "Mosquitoes buzzing in my ear really bothers me"
  • "It irritates me that she never closes the door after she leaves"
    synonym:
  • annoy
  • ,
  • rag
  • ,
  • get to
  • ,
  • bother
  • ,
  • get at
  • ,
  • irritate
  • ,
  • rile
  • ,
  • nark
  • ,
  • nettle
  • ,
  • gravel
  • ,
  • vex
  • ,
  • chafe
  • ,
  • devil

1. Rahatsız etmek

  • Rahatsız edici, özellikle küçük tahrişler
  • "Kulağımda vızıldayan sivrisinekler beni gerçekten rahatsız ediyor"
  • "O gittikten sonra kapıyı hiç kapatmaması beni rahatsız ediyor"
    eşanlamlı:
  • sinirlendirmek
  • ,
  • paçavra
  • ,
  • başlamak
  • ,
  • zahmet vermek
  • ,
  • ulaşmak
  • ,
  • gül
  • ,
  • narkotik ajanı
  • ,
  • ballıbaba
  • ,
  • çakıl
  • ,
  • gücendirmek
  • ,
  • aldatmak
  • ,
  • şeytan

2. Coat or stuff with a spicy paste

  • "Devilled eggs"
    synonym:
  • devil

2. Baharatlı bir macun ile ceket veya şeyler

  • "Ölümsüz yumurta"
    eşanlamlı:
  • şeytan

Examples of using

A person will have the face of an angel when borrowing something, but the face of the devil when returning it.
Bir kişi bir şeyi ödünç alırken bir melek yüzüne sahip olur fakat onu geri getirirken şeytan yüzüne sahip olur.
I think the devil doesn't exist, but man has created him, he has created him in his own image and likeness.
Şeytanın var olmadığını düşünüyorum, bence insanlık onu yarattı,kendi hayalinde ve tasvirinde
Yesterday I became a god, but found that a bit boring, so today I became a devil.
Dün bir tanrı oldum, fakat bunu biraz sıkıcı buldum ki bugün bir şeytan oldum.